China Daily / Kalina Tsang
Hindistan ve Pakistan’daki sıcak hava dalgasından Doğu Afrika’daki açlık krizine kadar iklimsel bir acil durumunun ortasında olduğumuzun işaretleri her geçen gün daha belirgin hale geliyor. Giderek sıklaşan afetlerin yol açtığı hasar, en yoksulları, yani iklim değişikliğinden en az sorumlu olanları etkiliyor.
Pazartesi günü başlayan ve 16 Haziran’a kadar devam edecek olan Bonn İklim Değişikliği Konferansı ile dünya liderlerinin iklim adaletini sağlamak için cesur adımlar atması gerekiyor. Daha spesifik olarak, iklim değişikliğinin bir sonucu olarak ülkelerin yaşadığı kayıp ve zararı adil ve yeterli bir şekilde ele almayı kabul etmeliler.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNDEN EN ÇOK SORUMLU OLANLAR ZENGİN ÜLKELER VE ŞİRKETLER
İklimin etkileri ve buna bağlı kayıplar ile hasarlar artıyor. Örneğin, 2021’de Avrupa’da meydana gelen sel, yalnızca 200’den fazla kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanarak kalmadı, aynı zamanda 45 milyar doların üzerinde kayba da neden oldu. Ani ve yavaş başlangıçlı olayların artan sıklığı ile iklim etkilerinin maliyetleri yalnızca artacaktır. 2030 yılındaki kayıp ve hasar maliyetlerine ilişkin tahminler, yalnızca gelişmekte olan ülkelerde 290 milyar ile 580 milyar dolar arasındadır.
Artan maliyetlere rağmen, finansman ne yazık ki, yetersiz kalıyor. Oxfam’ın son araştırması, aşırı hava koşullarıyla bağlantılı Birleşmiş Milletler (BM) insani yardım çağrıları için fon gereksinimlerinin bugün 20 yıl öncesine göre sekiz kat daha yüksek olduğunu gösteriyor. Endişe verici bir şekilde, tahminlerimiz, son beş yılda aşırı hava olaylarını içeren başvuruların ortalama olarak yalnızca yüzde 54’ünün finanse edildiğini ve bu da 28 milyar ila 33 milyar dolar arasında bir açıkla sonuçlandığını gösteriyor.
Karbon salımından ve iklim değişikliğinden en çok sorumlu olanlar zengin ülkeler ile şirketlerdir, ancak yine de verdikleri zararın bedelini ödemeden zarar vermeye devam ederler. Zengin ülkeler büyük tarihsel emisyonların kabaca yüzde 92’sine katkıda bulunmuştur ve mevcut emisyonların yüzde 37’sinden sorumludur. Öte yandan, iklim değişikliğinden en çok etkilenen dünyanın en yoksul ülkeleri ve toplulukları, en az sorumlu oldukları iklim krizinin bedelini ödüyor. Örneğin Kenya, Etiyopya, Somali ve Güney Sudan birlikte küresel emisyonların yalnızca yüzde 0,1’inden sorumludur, ancak bu ülkelerdeki insanlar sel ve iki yıllık bir kuraklığın ortasında ciddi düzeyde açlıkla karşı karşıyadır.
ZENGİN ÜLKELER İKLİM HASARININ SORUMLULUĞUNU ÜSTLENMELİ
Açıkça görülüyor ki, kayıp ve hasarı telafi etmek için mevcut düzenlemeler yeterli değil. Kayıpları ve hasarı etkin bir şekilde ele almak için, eylemi yönetecek yeni bir finans tesisine ihtiyacımız var. Bu, finansman sağlanmasının yeterli, etkili, adil ve iklim adaleti ilkeleri tarafından yönlendirilmesini sağlayacak yükseltilmiş bir merkezi koordinasyon kurumu gerektirmektedir. Sadece kayıpları ve zararları telafi etmeye adanmış yeni bir fonu barındırmakla kalmayacak, aynı zamanda diğerlerinin yanı sıra, finansmanın adil ve alıcı ülkelerin gerçek ihtiyaçlarına dayalı bir şekilde ödenmesini de yönetecektir.
Ancak yeni bir finansman olanağı tek başına yeterli değildir. Yeni ve yenilikçi finansman kaynaklarının da olması çok önemlidir. Bunlar adil olmalı ve en yüksek yükün en sorumlu ve ödeme gücü en yüksek olanlara yüklenmesini sağlamalıdır. Bu, örneğin, uluslararası nakliye emisyonları ve sık uçan yolcular üzerinde bir vergi şeklini alabilir.
Fosil yakıt çıkarma vergisi yoluyla iklim değişikliği mağdurları için yılda yüz milyarlarca dolar üretilebilir. Uluslararası petrol tankeri şirketlerinden katkı alan ve petrol sızıntılarından etkilenen kıyı topluluklarını tazmin eden Uluslararası Petrol Kirliliği Tazminat Fonu gibi görünebilir. İklim değişikliği inkâr edemeyeceğimiz bir gerçektir. Ülkeler emisyonları azaltmak için iddialı adımlar atsalar bile, iklim değişikliğinin sonuçları artık önlenemez. Gerek emisyonların azaltılması gerekse kayıp ve hasarların ele alınması açısından şimdi harekete geçilmemesi, dünya özellikle de en yoksul insanlar için daha da büyük bir felakete yol açacaktır.
Kısacası, zengin ülkeler, yol açtıkları ve halen devam etmekte olan iklim hasarının sorumluluğunu üstlenmeli. Dünya, bu ülkelerin iklim değişikliğinin en kötü etkileriyle karşı karşıya kalan topluluklara verdikleri zararı görmezden gelmeye devam etmesini kaldıramaz.