CGTN
Hafta sonu, “Ukrayna’dan sonra Batı liderliği için şimdi hangi dersler var?” konulu bir konferansta, eski Britanya Başbakanı Tony Blair, “Batı siyaseti ve ekonomik egemenliğinin sonuna geliyoruz.” dedi ve ekledi; “Dünya en azından iki kutuplu ve muhtemelen çok kutuplu olacak. Çin’in bir süper güç olarak yeri doğal ve haklıdır.” diye devam etti.
Soğuk Savaş’ın sonucuyla ilgili bir sav, Batı’nın Soğuk Savaş’ı kazanmadığı, ancak Sovyetler Birliği’nin onu kaybettiğiydi. Aynının bu duruma uygun düşebileceğine inanıyoruz; Çin aniden uluslararası siyasette bir “kutup” haline gelmedi, Batı etkisini yitirdi. Ukrayna çatışması bu kaybı somutlaştırıyor. Batılı liderler, savaşın NATO’yu benzeri görülmemiş biçimde birleştirdiğini ve Batı’nın “otoriter rejime” karşı mücadele birleştiğini belirterek, övünmekten hoşlanıyorlar. Ve sadece bu sahte görünüşe bakılırsa, onların sözlerinin bazı erdemleri olduğu savunulabilir. Ancak daha derin bakıldığında, bu “birlik” ifadesinin devlet adamı seviyesine yakışmayacak filtreden geçmediği görülebilir.
BIDEN ARA SEÇİMDE KONTROLÜ KAYBEDEBİLİR
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden’ın kamuoyu güveni yüzde 39 seviyesinde bulunuyor. FiveThirtyEight internet sitesine göre, bu oran, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana şu anda seçilmiş bir başkan için en kötü oranı temsil ediyor. FiveThirtyEight/Ipsos araştırma şirketine göre, Amerikalıların yüzde 62’sinin ABD’nin karşı karşıya olduğu en önemli sorunlardan biri olan enflasyonu kontrol altına alamaması, Biden’ın siyasi sermayesini ve halkın iyi niyetini yok ediyor.
Ipsos/ABC News’in haziran ayındaki kamuoyu araştırması, Amerikalıların sadece yüzde 28’inin Biden’ın enflasyon konusundaki adımlarını onayladığını gösterdi. Biden’ın partisi yaklaşan ara seçimde Kongre’de kontrolü kaybetme olasılığıyla karşı karşıya bulunuyor. Beyaz Saray’da Demokratlar ve Kongre’de Cumhuriyetçiler ile ortaya çıkacak çıkmazı hayal etmek için dahi olmak gerekmiyor.
Avrupalılar da daha iyisini yapmıyor. Bir zamanlar iklim değişikliğine karşı mücadelenin şampiyonu ve Paris Anlaşması’nı korumak için mücadele eden Almanya, savaşın yol açtığı enerji kriziyle baş etmek için kömür ve petrolle çalışan elektrik santrallerini yeniden devreye soktu. İnternet sitesi Vox, bunu Almanya’nın “çevresel önceliklerinin başarısızlığını” yansıttığını bildirdi. Ve Almanya otuz yılda ilk kez ticaret açığı verdi. Enerji krizleri, Ukrayna’daki çatışma ve Amerika’nın enflasyonu yönetme taktikleri, Avrupa’nın ekonomik güç merkezleri üzerinde büyük ekonomik baskı kuruyor.
“BATI BİRLİĞİ” HAYAL
Ve siyasi krizler zemini sarsıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ülkenin cumhurbaşkanlığında bir “ilgisizlik” duygusu hissetmesi ve Ulusal Meclis’te mutlak çoğunluğa sahip olmadan cumhurbaşkanlığı görevinde ikinci dönemine başladı. Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson büyük bir skandalla birlikte istifa etti. İtalya Başbakanı Mario Draghi, koalisyon hükümetindeki çatlaktan sonra istifasını sundu.
Basit bir şekilde açıklarsak; Batı birliği şimdi sadece bir hayaldir. Batılı ülkeler, siyasi ve ekonomik olarak kendi iç karışıklıklarıyla felç olmuş durumda, dışarıya doğru yansıttıkları güç ve birlik her durumda zayıf ve kırılgan. Blair’in tanımladığı uluslararası güç dengesindeki bu değişim, Çin’in yükselişinden ziyade Batı’nın gerilemesiyle ilgilidir. Çin on yıllardır yükseliyor. Kendi evlerini düzene sokmada ve halklarının ihtiyacını karşılamadaki yetersizliğiyle kendisini perişan eden Batı’dır. Ukrayna çatışması bir dönüm noktasıdır. Bu çatışma aynı zamanda büyük Batılı ülkelerde gelişen bütün sorunların barut fıçısının fitilini ateşledi. Görünüşe göre Batı’yı birleştiren Ukrayna çatışması, gerçekte Batı’yı bu şekilde parçalıyor.