Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden, önceki gün Orta Doğu ziyaretinin son durağı olan Suudi Arabistan’a gitti.
Biden, Cidde’de Suudi Arabistan Kralı Selman ve Veliaht Prens Muhammed Bin Selman ile görüştü.
Biden’in ziyareti esnasında Prens Selman’la yumruk tokuşturması, ancak Kral Selman’la el sıkışması dikkat çekti.
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın 2018 yılında öldürülmesinin ardından, Biden, seçim kampanyası sırasında Suudi Arabistan'ı 'tecrit edilmiş' bir devlet hâline getirme sözü vermişti.
Biden, göreve geldikten sonra da Kaşıkçı davasıyla ilgili soruşturma sonucunun açıklanması talebinde bulunmuş, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın Suudi gazetecinin öldürülmesini istediği iddiasında bulunmuştu.
Bu gelişmeler üzerine, Biden’ın mart ayında Veliaht Prens bin Selman ile görüşme talebi de reddedilmişti.
Rusya-Ukrayna çatışmasından sonra uluslararası petrol fiyatları hızla yükseldi. Bu durum, Amerikan enerji piyasasını da ciddi şekilde etkiledi.
Yüksek petrol fiyatları ve enflasyon Biden'ın tercihlerini etkilemeye başladı.
ABD Çalışma Bakanlığı tarafından yayımlanan verilere göre, haziran ayında ülkedeki benzin fiyatları mayıs ayına kıyasla yüzde 11,2 arttı. Son 12 aydaki artış ise yüzde 59,9’a ulaştı. ABD’de haziran ayı enflasyonu ise geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 9,1 artarak son 41 yılın zirvesine çıktı.
Bu gelişmeleri Biden’e destek oranının da en düşük seviyeye inmesi takip etti.
Civiqs’in anketine göre, Biden’a destek oranı yalnızca yüzde 30 civarında seyrediyor. Selefi Donald Trump’ın görevi süresindeki en düşük destek oranı yüzde 39 olarak kayıtlara geçmişti.
Suudi Arabistan basınında çıkan haberlere göre, Biden’ın ziyareti esnasında, ABD ve Suudi Arabistan enerji, yatırım, iletişim, uzay ve sağlık dâhil olmak üzere farklı alanlarda 18 anlaşma ve mutabakat zaptın imza attı.
Biden, Suudi yetkililerle görüştükten sonra, 'Suudi Arabistan’ın petrol üretimini artırmak için elimden gelen her şeyi yapıyorum. Önümüzdeki haftalarda daha fazla adım görmeyi umuyorum.” diye konuştu.
Suudi Arabistan ise görüşmelerin ardından yayımladığı bildiride, petrol arzının artırılmasına değinmezken, iki ülkenin küresel enerji piyasasının istikrarını korumasına ilişkin taahhüdünü yineledi.
ÇİN VE RUSYA’YI ORTA DOĞU MESELESİNE KATTI
Joe Biden’in Orta Doğu ziyaretine başlamasından önce, ABD’de özellikle Suudi Arabistan konusunda birçok itiraz yükseldi.
Biden’ın 'Neden Suudi Arabistan'a Gidiyorum?' başlıklı makalesi, 9 Temmuz’da The Washington Post gazetesinde yayımlandı.
Bu noktada, öldürülen Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın bir zamanlar aynı gazetede köşe yazarlığı yaptığını hatırlatmakta fayda var.
Biden, makalesinde “ABD Başkanı olarak, ülkemizi güçlü ve güvenli kılmak benim görevim. Rusya'nın saldırganlığına karşı savaşmalıyız, Çin’le rekabette elverişli bir konuma sahip olmalıyız, dünyadaki önemli bölgelerin istikrarı için çaba göstermeliyiz.” ifadelerini kullandı.
Biden, bunu yapmak için de bu sonuçları etkileyebilecek ülkelerle doğrudan ilişki kurmak gerektiğini, Suudi Arabistan’ın da bu ülkelerden biri olduğunu belirtti.
Biden, ABD'nin Orta Doğu'yu terk etmeyeceğini, Çin ve Rusya'nın ABD'nin bıraktığı 'boşluğu' doldurmasına izin vermeyeceğini savundu.
Shanghai Yabancı Diller Üniversitesi Orta Doğu Enstitüsü’nden Profesör Liu Zhongmin, son 10 yılda ABD’nin Orta Doğu’daki stratejik etkisi azalırken, Çin'in etkisinin ise giderek arttığını, dolayısıyla Washington’un Çin’i tehdit olarak gördüğünü ifade etti.
Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping, 2016 yılında yaptığı Orta Doğu ziyareti esnasında Mısır’da yaptığı bir konuşmada, Çin’in Orta Doğu politikasını açıkça ortaya koymuştu. Xi, Çin’in barış ve müzakereyi savunduğunu, nüfuz alanları oluşturmak yerine, her ülkeyi Kuşak ve Yol’un dost çevresine katılmaya davet ettiğini söylemiş, “Boşluk doldurmayı değil, karşılıklı yarar ve ortak kazanca dayalı iş birliği ortaklığı ağı yaratmayı hedefliyoruz.” demişti.
ABD, son yıllarda, Orta Doğu ülkelerine Çin’in yatırımlarının gözden geçirilmesi, üstlendiği projelerin engellenmesi ve 5G projelerinin reddedilmesi gibi konularda sürekli baskı yapıyor.
Rusya, IŞİD’in Orta Doğu’ya yeniden dönmesini engelliyor. Şu an Rusya, Orta Doğu ülkeleriyle güvenlik, silah satışı, enerji ve terörle mücadele alanlarında iş birliği yürütüyor. Rusya-Ukrayna çatışmasından sonra dahi, İsrail ve Suudi Arabistan’ın da aralarında yer aldığı birçok Orta Doğu ülkesi, ABD’nin yaptırımlarına katılmayarak tarafsız bir tavır sergiledi. Bu durum da Rusya'nın Orta Doğu'daki etkisinin açık bir göstergesi.
Dolayısıyla Biden’ın Çin ve Rusya’ı Orta Doğu meselesine dâhil etmesinin, bir yandan büyük güçler arası rekabet stratejisi yürütme gereksiniminden, diğer yandan da Çin ve Rusya’nın Orta Doğu’daki varlığı ile ABD’nin aynı bölgedeki varlığının bir tezat oluşturmasından, yani Çin ve Rusya’nın rolü artarken ABD’nin rolünün azalmasından kaynaklanıyor.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el-Cubeyr, önceki gün CNBC’ye verdiği röportajda, ülkesinin politikasının diğer ülkelerle iletişim köprüleri kurmak ve anlaşmalar yapmak olduğuna dikkat çekerek, Çin’in Suudi Arabistan’ın önemli bir ticaret ortağı, enerji piyasası ve yatırımcısı olduğunu söyledi.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wang Wenbin de Orta Doğu halkının bölgenin efendisi olduğunu, bölgenin kimsenin arka bahçesi olmadığını ve bölgede sözde bir “boşluk” bulunmadığını vurguladı.
Sözcü, “Şu anda Orta Doğu halkının en çok istediği şey kalkınma, en çok ihtiyaç duyduğu şey ise güvenliktir. Uluslararası toplum, özellikle de büyük güçler, Orta Doğu'daki insanların ihtiyaçları için endişe duymalı, Orta Doğu ülkelerine ve halkların kalkınma ve güvenlik sorununu çözmelerine yardımcı olmalı ve bu yönde yapıcı katkı sağlamalı.” diye konuştu.