Haber: Mehmet Kıvanç
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’ye yeni operasyon hedefini ilan ettikten sonra devletin güvenlik bürokrasisi ve dışişleri alarma geçti. İki ay aranın ardından toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nda Suriye’ye operasyon gündemi ele alındı. Zamanlama netleşmemekle birlikte hazırlıklar NATO’nun genişlemesine Ankara’nın veto kartını çektiği bir dönemde şekilleniyor.
NATO üyelerine operasyonun gerekli olduğunu, Finlandiya ve İsveç’e veto pazarlığı üzerinden anlatmaya çalışan Ankara, Rusya’nın da nabzını yokluyor. 30 Mayıs’ta Rusya lideri Vladimir Putin’le telefonda görüşen Cumhurbaşkanı Erdoğan “30 km derinliğindeki bölgenin güvenli hale getirilmesi zorunluluk.” demişti.
Anadolu Ajansı Editör Masası’na konuk olan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da 8 Haziran’da Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un askeri bir heyetle birlikte Türkiye’ye geleceğini duyurdu. Lavrov’la birlikte gelecek olan askeri heyetin gündeminde Karadeniz’de ‘tahıl koridoru’ kurulması olsa da Suriye’deki durumun da ele alınması kuvvetle muhtemel.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ise Birleşik Arap Emirlikleri’nden ‘terör koridoruna müsaade etmeyeceğiz’ mesajı verdi. Bakan Akar, “Teröristlerin arkasında kim olursa olsun terörle mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.” dedi.
Gelişmeleri CRI Türk’te Manşet programında değerlendiren 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Terörizm ve Terörizmle Mücadele Araştırmaları Merkezi Başkanı Ünal Atabay, Türkiye’nin Suriye’de kurulmak istenen terör koridoruna operasyonunun ‘yarım kaldığını’ hatırlattı. Erdoğan – Putin görüşmesinde Suriye sahasına yapılacak harekâtla ilgili koordinasyonu da içermiş olabileceğine işaret etti.
2019 yılında Suriye’nin kuzey doğusuna yapılan operasyondan sonra Rusya ile Soçi, ABD ile Ankara mutabakatına varılmıştı. Bu mutabakatların gereği olarak PKK/YPG terör örgütü sınır hattı boyunca 30 kilometre derinlikten çıkarılacaktı. Ancak ABD ve Rusya’nın Türkiye’ye verdiği bu taahhüt gerçekleşmedi.
ANKARA’NIN SURİYE HEDEFLERİ
Atabay, Ankara’nın Suriye’deki siyasi hedeflerini iki başlıkta özetliyor: “Terör koridorunu parçalamak, Suriye’nin egemenliği ile toprak bütünlüğünü sağlamak.”
Ünal Atabay’a göre askeri harekât, terör koridorunu engellese de terör sorununun kalıcı olarak çözülmesi bakımından yeterli değil. Bu bağlamda Atabay, ‘sınır boyunca 30 kilometre derinlik’ hedefine ulaşılsa bile 30 kilometrenin ötesinde terör tehdidinin devam edeceğini belirtiyor:
“Türkiye bu operasyonu gerçekleştirdiği zaman terör örgütünün belini kırar, örgüte zaiyat verir. Ancak terör örgütü o koridorun, 30 kilometre derinliğin güneyine çekildiği zaman örgütü tam ortadan kaldıramıyorsunuz. Çünkü başka bir barınma alanına çekiliyor. Rakka, Deyrizor, Irak Suriye sınır var.”
NEREYE KADAR GİDİLECEK?
Peki, Türkiye’nin operasyon planlamasında 30 kilometre derinlikten sonra yeni hedefler gündeme gelebilir mi? Gidilecek derinliğin sınırı ne olacak? Bu sorulara bugünden yanıt vermek mümkün değil. Operasyon hedeflerinin gelişen şartlara göre güncellenebileceğini düşünen Atabay’a göre kesin çözüm için yeni bir politikaya ihtiyaç var:
“Türkiye ihtiyaca göre birkaç bölgeye belki de eş zamanlı olarak bir operasyon yapacak. Ancak sadece bu operasyonu yapmak yetmiyor. Kalıcı istikrarı sağlayabilmek, Suriye meselesini gündeme çıkarabilmek için daha büyük resme bakmak lazım.”
İran İsrail mücadelesinden Orta Doğu’da PKK terör örgütüne hareket alanı yarattığını ve örgütün bölge ülkeleri arasındaki rekabetin oluşturduğu çatlaklarda kendisine yaşam alanı bulduğunu ifade eden Atabay; “Koşullar değişmeden PKK’nın varlığı uluslararası desteği ve vekil güç olarak kullanılmasının önüne geçmek mümkün değil” diyor…
“ORTA DOĞU’DA YENİ BİR İKLİM YARATILMALI”
Atabay şöyle devam etti:
“Bir Rusya dosyası açmamız gerekiyor. ABD’nin buradan en azından tasfiyesini sağlayacak model üzerinde çalışmamız lazım. İran – İsrail ilişkisinde bu mücadeleyi sonlandıracak bir iklim yaratmaya ihtiyaç var.”
“Alışılagelmiş parametrelerin dışında çıkılması gerektiğini” vurgulayan Atabay, jeopolitik denklem üzerinde yeni bir paradigma kurulması gerektiğini belirtti.
Orta Doğu’da ABD-Rusya’nın mücadelesi olduğunu Çin’in ise bu denklemde yer almadığını düşünen Atabay, Çin –İran ilişkileri üzerinden yapıcı senaryolar üzerine çalışılabileceğine dikkat çekti:
“Çin bu denklemde yok ama Çin-İran denklemi var. Çin- İran denklemi üzerinden İran’ın bu alandaki mücadelesi üzerinde belki siyasal olarak çalışmamıza ihtiyaç var Türkiye olarak. Denkleme dâhil edilmesine ihtiyacımız var.”