Türkiye, Çin, Brezilya, Yunanistan, Arjantin, Libya…
Dünyanın dört yanından sel baskını ve felakete dönüşen sonuçlarıyla ilgili haberler geliyor, televizyon bültenleri kentlerin ortasında çılgınca akan kirli su görüntülerini yayıyor, ölüler, yaralılar, kayıplar sayılara dökülüyor. Gerçek şu ki doğal afetlerin, özellikle de sellerin bu denli artmasının küresel ısınmadan çarpık kentleşmeye kadar bir dizi nedeni var ve doğanın hor kullanılması bu nedenlerin en önemlilerinden biri.
Büyük su baskınları, kasırgalar, tufanlar tarihin olduğu kadar mitolojinin de bir parçası olarak beliriyor elbette. Efsaneler ve kutsal kitaplara baktığımızda Tanrı ya da Tanrıların insanoğlunu cezalandırmak için yeryüzüne gönderdiği şiddetli yağmurların tüm dünyayı kaplayıp uygarlığı yok etmesi adeta kaderimiz olarak yazılmış alnımıza. Örneğin Nuh Tufanı’nın farklı ülke ve kültürlerde farklı biçimlerde karşımıza çıkışı, insanoğlunun hafızasındaki büyük tufanın, belki de bekleyişin bir yansıması kuşkusuz ki.
“YÜ’NÜN ÖNDERLİĞİNDEKİ HALKIN SELE ENGEL OLUŞU”
Çin efsanelerinden “Yü’nün Önderliğindeki Halkın Sele Engel Oluşu” da bu mitolojik anlatılardan biri. Duan Lixin’in derlediği, Hua Meng’in resimlediği ve Zeynep Özge Iğdır’ın çevirisiyle Kaynak Yayınları’nın ünlü Çin efsaneleri dizisinden 2013 yılında çıkan, çocuklar kadar yetişkinlere de seslenen kitap, Sarı Nehir ile Lu Nehri’nin taşmasıyla başlayan fantastik bir öykü anlatıyor.
Doğal felaketlerin sıkça yaşandığı, örneğin gökyüzünde beliren 10 güneşin kuraklığa yol açtığı eski çağlarda başlayan öyküde sel suları nehirlerin önündeki setleri önüne katıp götürüyor, tarlalar su altında kalıyor, bu büyük felaket birçok insanı evsiz bırakıyor. Çin’in o günkü hükümdarı Yao, halkın sıkıntılarını gidermesi için büyük kahraman Gun’u çağırıyor, Gun da halkın sel sularıyla mücadelesine önderlik yapıyor. Fakat Sarı Nehir’den gelen suyun önünü kesemiyorlar ve sel suları setlerin, duvarların üzerinden akmaya devam ediyor.
Selle mücadeleye dokuz yıl devam eden ama sel sularının her yeri yerle bir etmesine engel olamayan Gun’un Yü adında bir oğlu oluyor ve o da yakışıklı bir genç haline geldikten sonra babasının işini devralıyor. Halkla birlikte suyolları kazıyor, ormanları temizliyor, önlerine çıkan engelleri aşıyor, sel suyunun aktığı yolu takip eden kanallar kazarak suyun yönünü değiştirmeye çalışıyor.
ÇİN HALKI İÇİN MANEVİ HAZİNE
Seli yaratan Su Tanrısı Gongon’un, Gongon’un en güçlü komutanı Şianlu’nun ve Yü ile evlenen Nuciao’nun da devreyegirdikleri serüven şöyle sona eriyor:
“On yıl süren mücadelenin ve ağır çalışmanın sonunda Yü, Sarı Nehir için açtığı suyollarını nihayet tamamlamış. Nehir kıyısına setler inşa etmeyi ve önceden var olanları güçlendirmeyi de ihmal etmemiş. Büyük Yü’nün cesur ve özverili ruhu, o günden sonra Çin halkı için değerli bir manevi hazine haline gelmiş.”
Tıpkı “Budala İhtiyar’ın dağları yerinden oynatması” gibi, üç kuşağın çabasıyla sel baskınlarının önlenmesini ve insan iradesinin altından kalkamayacağı hiçbir zorluk olmayacağını anlatan “Yü’nün Önderliğindeki Halkın Sele Engel Oluşu” efsanesi, dilerim ki gerçek sellerde ve taşkınlarda değil, Çin halkının manevi hazinesi olarak hatırlatır kendini.