Global Times
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden’ın Asya turunun önemli bir parçası, sözde Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (QUAD) liderlerinin, salı günü Tokyo’da yaptıkları zirvedir. ABD, Japonya, Hindistan ve Avustralya’dan oluşan gayrıresmi forum, yaygın biçimde “Çin’i kontrol altına alma çabası” olarak görülüyor. Biden’in yeni başlattığı “Hint-Pasifik Ekonomik Çerçevesi” (IPEF) konusunda bir soru işareti koymak isteyen insanlar, o zaman yıllardır faaliyette olan QUAD’ı ünlem işaretiyle tanımlayacaklar.
QUAD, geçen yıl eylül ayında Washington’da ilk zirvesini yaptığında, Global Times bunu, “Çin’i kontrol altına almak için kötü niyetli bir Hint-Pasifik çetesi” olarak adlandırmıştı. Yarım yıldan fazla bir süre geçti. Tokyo’daki QUAD zirvesinde, taktik seviyede bazı açık değişiklikler görüldü, ancak uluslararası toplumun grupla ilgili izlenimi, yargısı ve tanımı değişmedi.
Eylül ayında Washington’da düzenlenen zirveyle kıyaslandığında, bu zirvenin ortak açıklamasında bazı özel önlemler alınması haricinde uygunsuz hiçbir şey görünmüyor. Dış dünyanın beklediği gibi Taiwan Boğazı konusundan bahsetmedi, ancak altyapı inşası, iklim değişikliği, salgınla mücadele ve tedarik zincirleri gibi konulara odaklandı. Hatta bazı yorumlar da QUAD’ın, güvenlik yapısından ekonomik yapıya geçtiğinin, artık sözde “küçük Asya NATO’sunu” inşa etmeyle ilgilenilmediğinin görüldüğü belirtildi. Ancak bu sadece dikkatleri başka yöne çevirmedir.
ASYA-PASİFİK DÜNYADAKİ EN DİNAMİK BÖLGE
Zirveden sonra yapılan ortak açıklamada, “Bölgedeki mevcut durumu değiştirme ve gerilimi artırma arayışındaki herhangi bir zorlayıcı, kışkırtıcı veya tek taraflı eylemlere şiddetle karşıyız.” denildi. Bu eylemler, “ihtilaflı yerlerin askerileştirilmesi, sahil güvenlik gemileri ve denizci milis güçlerin tehlikeli kullanımı ve diğer ülkelerin açık denizdeki kaynakları işleme faaliyetlerini bozma çabalarını” kapsıyor. Bütün bunlar, Washington yönetiminin Çin’e karşı elinden geleni yaptığı suçlamalardır.
Bu taktiksel “jargona” ek olarak, Tokyo zirvesi aynı zamanda “sinsi oyunlar” ortaya koydu. Örneğin, yasa dışı balık avıyla mücadeleye odaklandığını iddia ederek zirve, sözüm ona Hint-Pasifik Deniz Alanı Farkındalığı başlattı. Tesadüfen, ABD ve Japonya gibi ülkeler defalarca, Çin’in uzak denizlerde “yasa dışı balık avı” yaptığını uydurdular. Yeni yapılan ABD-ASEAN özel zirvesinde de Washington’ın ASEAN bölgesindeki en büyük yatırımı “yasa dışı balık avına” uzandı. Çin ve Pasifik ülkeleri arasındaki ilişkileri kışkırtmak için kafa karıştırıcı “kamuoyu savaşı”nı kullanmak gerçekten sinsi bir davranıştır.
Washington, “Çin ile karşı karşıya gelme arayışında olmadığını” iddia ediyor, ancak bir şey söylerken başka bir şey yapma yeteneğini mükemmelleştirdi. Son birkaç yılda Washington ve müttefikleri alenen “Çin tehdidini” savundu, ancak gitgide daha fazla ülke gerçek “tehdidin” Çin değil, Asya-Pasifik’i farklı kamplara yöneltmeye, NATO’ya yönlendirmeye ve diğer bir Soğuk Savaş’a çekmeye çalışan ülkeler olduğunu fark etti. Sonuç olarak Washington ve Tokyo “virajları” almak istedi ve farklı “iş birliğini” yem olarak kullanıyor gibi yaptı. Bazı ABD medyası, bunun Çin’i ekonomik açıdan kuşatma niyeti olarak yorumladı.
“STRATEJİ” VE “DİYALOG”
Tokyo zirvesinin ortak açıklamasında, QUAD’ın, gelecek beş yılda Hint-Pasifik’te altyapı yardımı ve yatırımına 50 milyar dolardan fazla harcama yapılması sözü verildi. QUAD ülkelerinden öğrencileri her yıl ABD’ye getirecek QUAD Kardeşliği başlatıldı. Bütün bunlar uygulanabilirse iyi olacak. Ancak insanlar soru sormayı bırakamıyorlar: Bir Hint-Pasifik ülkesi olduğunu iddia eden ABD, gerçekten olumlu rol oynamak istiyorsa, niçin bunu APEC gibi olgun mekanizmalar aracılığıyla yapmıyor? Washington'ın “büyük anlaşması” aslında, mevcut kalkınma merkezli Asya-Pasifik iş birliği mekanizmalarını engellemek, parçalamak ve sonunda Asya-Pasifik bölgesinin ABD’nin çıkarlarına hizmet etmesini sağlamak için ABD liderliğinde “küçük bir çevre” yaratmayı amaçlamaktadır.
Asya-Pasifik dünyadaki en dinamik bölgedir ve bunun temel sebebi, bölge ülkelerinin çoğunun gerçek çok taraflılıkta, iş birliğinde, kazan kazanda ısrar etmesi ve sıfır toplamlı yüzleşmeye karşı çıkmasında yatmaktadır. ABD’nin başlattığı IPEF, ABD’nin kendisinin yanı sıra 12 kurucu üye ülkeyi bağlamaktadır. Fakat insanlar sormalıdır, ABD piyasasını diğer 12 ülkeye açmazsa ve birbirlerine gümrük tarifelerini düşürmezlerse bu anlaşmanın faydası ne olacaktır? Kaç tane Asya-Pasifik ülkesi güvenlik konusunda Çin ile karşı karşıya gelmeye ve ekonomi konusunda Çin’den ayrılmaya isteklidir?
ABD’DEN ASYA’DA GÜÇ DENGESİ PLANI
Ortak açıklamanın ilk cümlesi şöyle; “Kapsayıcı ve esnek olan özgür ve açık bir Hint-Pasifik konusundaki kararlı taahhüdümüzü yineliyoruz.” Ancak QUAD’ın gerçek niyetiyle kıyaslandığında bu güzel sözler neredeyse bir hakarettir. Washington’ın, jeopolitik bencilliğini ambalajlamak ve gizlemek için bunları kullanması gerekiyor ve bunları kullanmakta iyidir.
Washington son yıllarda birçok “strateji” ve “diyalog” başlattı. Ama onların çoğu partizan değişiklikler sırasında bir işe yaramadı veya ABD onları geri çekti ve onları uygulamaktan vazgeçti. Bunun sebebi, ABD’nin her zaman diğer ülkeleri, kendi egemenliği için “yem olarak kullanmak” amacıyla kandırmak istemesidir. Aynı zamanda, ABD zamanın gidişatıyla kavga etmeye çalışır, ancak bu çabalar her zaman nafile sonuçlar verir.