Son zamanların en çok konuşulan gündem maddelerinden biri hiç şüphesiz zincir market raflarındaki fiyatlar. İlk olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, etiketlerdeki artışlar için farklı yollara başvuracaklarının sinyalini vererek, Fiyat İstikrar Komitesi ile zincir marketlerdeki ürünlerin fiyatlarına ilişkin düzenleme yapılacağını bildirmişti. Ardından ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 'Zincir marketlerde gün aşırı yapılan zamların toplumsal huzurumuza tahammülsüzlük olduğu kanaatindeyim. Zincir marketlerin FETÖ ile irtibatı araştırılması gerekmektedir. Bu açgözlülere müsamaha gösterilmemelidir' ifadelerini kullanmıştı.
Bu açıklamaların ardından Gıda Perakendecileri Derneği (GPD) bir açıklama yaparak kendilerine yönelik yanlış bir algı oluşturulmaya çalışıldığını, bu algının da tüketici lehine fiyat yönetme çabasını hiçe saydığını söyledi. Dernek, atılacak yeni adımlarda da her türlü desteği sağlamaya kararlı olduğunu belirtti. Profesör Doktor Melih Baş, CRI Türk’te Gökhun Göçmen’in sunduğu “Manşet ” programına konuk oldu ve gıda fiyatlarındaki artışların nelerden kaynaklandığını anlattı.
Melih Baş’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Enflasyon meselesi paranın satın alma gücü kaybı olarak istikrarlı ve belirli bir düzeyin üstünde bir satın alma kaybı olarak algılanıyor ama yanlış algılama var. Öncelikle şunu düzeltelim bu bir sonuç. Dolayısıyla enflasyonun ya da zıttı olan deflasyonun ait olduğu bozukluğu, patolojik durumu bir hatırlayalım. Mevzu arz ve talep dengesindeki bozukluktur. Eğer arz fazla talep azsa deflasyon oluşur. Tersi ise enflasyon oluşur. Siz ülke olarak ithalata bağımlı üretim yapısını düzeltmeden, sürekli beklenen maliyet enflasyonu nedeniyle gerçek ihtiyaçlar yerine yapay isteklere yönelik kıştırtılmalara fren yapmadan, talep enflasyonunu da dengelemeden dengeleri sağlayamazsınız . Örneğin Türkiye ay çiçeği ihtiyacının yaklaşık yüzde 45’ini ithal ediyor. Hep dışa bağımlı. Eğer 2020’deki gıda fiyatları endeksini 100 kabul edersek , şu anda dünya endeksi 132,5 değerinde , Türkiye’nin endeks değeri 273,7 değerinde. Makas açılmış. Aynı şeyi yıllık artış düzeyi olarak ifade edecek olursak, dünyanın gıda fiyatlarındaki yıllık artış yüzdesi %2.0 düzeyindeyken, Türkiye’de %99 seviyesinde seyrediyor.
“TARIM SİSTEMİNİN YAPISAL SORUNLARI VAR”
Girdi süreçlerine baktığımızda tarım sisteminin yapısal sorunları var. Tohumdan ilaca yabancı şirketlere bağlamışsınız. Ayrıca birtakım spekülasyonlar var. Tohumu patenti altına alan uluslararası tekeller, daha sonra ilacını satacağı hastalıkları da koyuyor. Araç gereç makinelerde dolaysız olarak dışa bağımlıyız. Bu yüzden değişkenlilik ve dalgalılık çok artıyor. Türkiye ekonomisi dolarize ve eurotize olmuş bir ekonomi. Dolayısıyla girdi süreçlerindeki bu maliyet enflasyonunu besleyen kanallar fokur fokur çalışıyor.
Tabi bir yandan tarıma en elverişli arazileri madencilik gibi başka sektörlere tahsis ediyorsunuz. Sulama sistemlerinde sorunlar almış başını gitmiş. Toprak kalitesi kayıpları da öyle durumda. Çok değişik ve güzel bir tarım desenimiz var iken, sözleşmeli çiftçilik gibi kapitalizme hizmet eden birtakım organizmalarla ürün-desen bozulmalarına yol açan uygulamalar var.
“GIDA NE KADAR EL DEĞİŞTİRİRSE, O KADAR MASRAF KALEMİ ÇIKARIR”
Tarımın finansmanı ve borçlu üreticiler meselesi resmin bir başka ağlayan köşesi. Üreticilerin tarımsal üretimden çekilmeleri, örneğin süt üretmek yerine hayvanlarını kesip satmaları bir başka bileşen. Kooperatifçiliğin teşviğinde eksiklikler, kooperatifçiliği hala komünizm sayma bir başka acı yaramız. Başka bir etken de iklim değişikliğinin getirdiği kuraklık.
Saydığım listedeki birçok şey gıda sisteminin girdi alt sistemindeki problemlere yol açıyor. Tabi bu durum da maliyet enflasyonunu besliyor. Örneğin küresel et fiyat endeksi ekimde aylık bazda %1,4 gerilemiş, dört aydır düşüş trendini koruyor. Bizde ise yıllık bazda % 5,7 artıyor. Demek ki yapısal bozukluklar var.
Gıda sisteminde sürece baktığımız zaman üreticiden tüketiciye dek geçen süreçte olağanüstü halkalar var. Tarımsal girdilerin gıdaya dönüştürüldüğü imalatçılardan dağıtıma girdiği pazarlama kanalı sürecinin sonuna dek olan halkaları kastediyorum. Ne kadar el değiştirirse, o kadar masraf kalemi çıkarır.
YENİ SİSTEM “NIFO”
Aracı aktörlerin karları devreye girerken tek faktör değil sadece fiili enflasyon değil. Genelde bizim vergi kanunlarımızda iki tür stok değerlendirme var; ilk giren, ilk çıkar ve son giren ilk çıkar. Fakat aracı aktörler artık “nifo” diye bir sistem kullanmaya başladılar. Yani next in first out. Bu da gelecek olan ilk ilk çıkar anlamına geliyor.
Hem aracı faktörler hem tüketicilerde beklenti enflasyonundan kaynakla stoklama eğilimi var. Fiyat artışı, farklı gelir gruplarının satın alma gücüne göre sınıfları farklı etkiliyor. Düşük gelirleri insanları daha çok, yüksek gelirli insanları daha az etkiliyor. Tüketilen kalemler de farklı. Her bireyin sosyo-ekonomik sınıfına göre hissettiği enflasyon düzeyi farklı oluyor.
Bu durumda herkes topu bu ateş topunu birbirine atıyor. Kabzımallar topu üstlenmiyor. Perakandeci mağazalar da topu üstlenmiyor.
GIDA FİYAT ARTIŞLARINI MARKETLER Mİ YAPIYOR?
İlk dokuz aylık finansal verilere göre, BİM’in ciro artışı %104, maliyeti %105 artmış. Brüt kar marjı %18,7’den %18’e düşmüş.
CarrefourSA’nın ciro artışı %94, maliyet artışı %99. Brüt kar marjı da %27’den %25’ düşmüş.
Uluslararası olarak karşılaştırdığımızda ucuz olarak bilinen Wallmart’a baktığımızda brüt satış karı oranı %23,7. Girdi süreçlerindeki yapısal bozuklukları, üretim sürecindeki bozuklukları düzeltmeden market fiyatlarına bir çözüm bulanamaz.
Birey olarak da yapılabilecek şey ise gıda alışverişlerinde yerel üreticiler, kooperatifler ve semt pazarları tercih edilebilir. Şehirde yaşayanlar ise hobi bahçeleri olarak nitelendirilen saksılarda ufak tefek yeşillik yetiştirilebilir.