Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İran arasında yürütülen nükleer anlaşma konusunda yeni gelişmeler yaşanıyor. Zira Avrupa Birliği’nden (AB) gelen açıklamalar, olumlu bir sürecin işlediğini ve anlaşmada sona doğru gelindiğini gösteriyor. Hatırlarsak, 8 Ağustos’ta Viyana’daki görüşmeler sona ermiş ve ardından da AB koordinatör olarak bir taslak anlaşma metni hazırlamış ve o taslak metin de taraflara sunulmuştu.
İran, isteklerini AB aracılığıyla iletmişti. Burada en büyük sorun, devrim muhafızlarının, yaptırım kapsamından çıkarılmasıydı. O konu netlik kazanmadı. Olumlu gidişat ise İsrail cephesinde sorun yarattı. Çünkü İsrail, İran’ın nükleer çalışmalarını kendi varlığı için tehdit olarak algılıyor. Şüphesiz ki, İran nükleer anlaşması denince akla ilk gelen aktör, İsrail oluyor. Hâlihazırda bir süredir ABD ile İsrail arasında gerginlik yaşandığını biliyoruz. İsrail yapılacak bir anlaşmaya bağlı kalmayacağını duyurdu. Tam da bu noktada eski ABD Başkanı Donald Trump’ın anlaşmadan çekilmesinde Netanyahu’nun etkisini anımsatabiliriz.
ANLAŞMA UZUN VADELİ OLABİLİR Mİ?
İsrail cephesinden olası anlaşmaya karşı üst üste açıklamalar geliyor. İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz, ABD Başkanı Joe Biden'ın İran'ın nükleer silah elde etmeyeceği konusunda kendilerine söz verdiğini söylüyor. Başbakan Yair Lapid’e göre ise, 2015 Nükleer Anlaşması’na dönülmesi konusunda İran ve Batı arasında bir uzlaşma sağlanması halinde İsrail, buna uymak zorunda değil.
Geçmişe dönersek; İran ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) daimi üyeleri ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa ile Almanya arasında 2015 yılında yaptırımların kaldırılması karşılığında Tahran'ın nükleer faaliyetlerinin düzenlendiği ve denetim altına alındığı bir anlaşma imzalanmıştı. Washington ise Trump döneminde, 2018'de anlaşmadan tek taraflı çekilerek İran'a yeniden yaptırım uygulamaya başlayınca Tahran da anlaşmadaki taahhütlerini aşamalı olarak durdurmuştu.
YENİ BİR NÜKLEER ANLAŞMA BÖLGESEL İLİŞKİLERİ NASIL ETKİLER?
2015’te nükleer anlaşma imzalanırken Biden, Obama’nın yardımcısıydı, bugün ise ABD Başkanı. ABD’de İran ile nükleer anlaşma konusunda, demokratlar arasında görüş birliği olduğunu söyleyebiliriz. Fakat burada ABD'de 2024 yılında seçim olduğunu da unutmayalım. Dolayısıyla bu durum, anlaşmanın ömrünün bir kez daha üç yıldan az olabileceği olasılığını kuvvetlendiriyor. Buna istinaden de İran 'ABD'nin anlaşmadan çekilmemesi' yönünde güvence talep ediyor. İran'ın en zorlu talebi, sonraki ABD hükümetlerinin nükleer anlaşmadan tekrar çekilmeyeceğine dair Washington'dan güvence istemesi. Washington'ın bunu sağlayabilmesi için anlaşmanın Senato'da 'anlaşma' olarak onaylanması gerekiyor çünkü ABD yasalarına göre, nükleer anlaşma BMGK onayına rağmen ABD için yalnızca bağlayıcılığı olmayan 'siyasi taahhüt' hükmünde kabul ediliyor. İşte bu nedenle Washington istediği anda anlaşmadan yine ayrılabilir.
ABD’nin önceliği, İran’ın zenginleştirilmiş uranyum üretimini durdurması ve tabii İsrail’in bölgedeki güvenliği de yine ABD politikasının en temel unsurlarından. İran’ın nükleer anlaşmadan en büyük beklentisi ise yaptırımların son bulması. Zira İran, petrol üreten ve gelirinin büyük kısmı petrol ihracından gelen bir ülke. Diğer yandan ABD yaptırımlarının kaldırılması da İran’daki toplumsal huzur adına çok önemli. Ülkede görülen ekonomi kaynaklı protesto gösterileri, yaptırımların siyasi sonuçları olarak okunuyor. Bu nedenle ülkede siyasal güvenliği sağlamak için ekonomik sorunlar kontrol altına alınmalı.
YENİDEN MÜZAKERE SÜRECİ
Rusya’ya uygulanan yaptırımların ardından İran petrolü değerli hale geldi ve bugün İran petrolün dünyaya arzını gerçekleştirmeye çalışıyor. İran piyasaya girerse petrol fiyatlarında düşüş yaşanması öngörülüyor. AB de Ukrayna’da yaşanan savaşın uzun yıllara yayılacağını varsayarak, İran’ın enerji piyasasına geri dönmesini ve Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmak istiyor.
İran'ın nükleer programında attığı adımlar, şüphesiz ki, Tahran'ın nükleer faaliyetlerinden kaygı duyan ABD'yi İran'la yeniden müzakerelere başlamaya sevk etti. İran ise ülke ekonomisine zarar veren ağır yaptırımlardan kurtulmak için Batı ile nükleer anlaşmayı sonuçlandırmayı amaçlıyor.
Tüm bu gelişmeler ışığında, tarafların nükleer anlaşmayı yeniden canlandırma çabaları ve önceki sürece göre daha iyimser bir tablo çizdikleri düşünülürse ABD ve İran arasında nükleer anlaşmanın yakın zamanda yeniden yürürlüğe girme ihtimalinin yüksek olduğu söylenebilir.
Tuğçe Akkaş