Global Times / Lu Xue
NATO’nun saldırgan genişlemesinin tetiklediği Rusya-Ukrayna savaşı yaklaşık 4 aydır devam ediyor. Bu sürede NATO üyeleri Rusya’ya karı ağır yaptırımlar koydu. İronik biçimde bu yaptırımların blok üzerindeki etkileri daha az belirgin değil. Batılı ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) medyası Rusya’ya yönelik yaptırımlarının neden olduğu enerji ve gıda krizi ile ilgili endişelerini neredeyse günlük olarak bildiriyor.
“Bin düşman askerini yaralamak için, kendi 800 askerini kaybetmek” diyen, kötü stratejiyi tanımlayan bir Çin deyişi vardır. Düşmana karşı kaybet-kaybet yaklaşımına işaret eden bu deyiş NATO’nun kendisine yaptıkları için de geçerlidir. Batı’nın Rusya’ya karşı devam eden krizlerle ilgili tonunun son zamanlarda sinsice değiştiği görülebiliyor. NATO üyelerini Ukrayna’yı Rusya’ya karşı sıkı biçimde desteklemeye çağırmadan Ukrayna’yı barışa karşılık toprak vermeyi düşünmeye ikna etmeye geçen bazı sesler yükseliyor. Ve Batı’daki “Ukrayna yorgunluğu” ile ilgili haberler de görülebiliyor. Bu Batı’nın Rusya-Ukrayna krizi ile ilgili stratejik amaçlarını düzeltmeye zorlandığını gösteriyor.
KÜRESEL İKLİM HEDEFİ
Batılı siyasetçiler daha önce Rusya’ya karşı ortak yaptırımlarının ve buna ek olarak Ukrayna’ya yaptıkları askeri yardımın Rusya’yı kolayca yenmelerine yardım edeceğini düşünmüş olabilirler. Ancak mevcut duruma bakarsak, hedeflerinden çok uzağa sürüklenmekte oldukları görülüyor. Batılı şahinler Rusya’nın kayıplarına sevinirken, kendi ülkeleri de çevreyi koruma hedeflerinden halkın iyiliğine ve ekonomilerinin sürekli gelişmesine kadar başka alanlarda önemli çıkarlarını kurban etti. Bunun sonucunda ortaya çıkan enflasyon canavarı sıradan insanların günlük yaşamını ağır biçimde etkiliyor. Ek olarak, artan doğal gaz fiyatları daha fazla kömür kullanımına işaret ediyor ki bu Batılı seçkinlerin savunduğu karbon salımlarının azaltılması ile çelişki içinde. Bu küresel iklim hedefi konusunda bir aksilik.
Rusya-Ukrayna çatışmasının başlangıç aşamasında Rusya’nın Ukrayna’dan çok daha güçlüyken NATO üyelerinin toplam gücünün Rusya’nınkinden daha fazla olduğuna inanılıyordu. Ama kriz uzadıkça, NATO’nun tahmin edilen gücünün neden gerçek bir güce dönüşmediği sorusu gündeme geldi. Adının açıklanmasını istemeyen bir Çinli uluslararası ilişkiler uzmanı, Global Times’a yaptığı açıklamada, “NATO’nun gücü asla pratikte doğrulanmadı. Sadece blokun Rusya’ya koyduğu yaptırımları aşırı boyutta olunca, ülkenin ekonomisini içeride ve dışarıda ağır biçimde zora sokacağı ya da hatta rejimin istikrarsızlığına yol açacağı sanıldı.” Dedi. Ama bunun sadece onların hayali olduğu ortaya çıktı. Belirli Batılı ülkelerin siyasetçilerinin düşünüp, politika hedeflerini gerçekleştirmek için her seferinde sert güç kullanmanın işlerliği olmadığı dersini almaları gerekir. Rusya’ya ekonomik zorluklar çıkarmak halkın aklını ve gönlünü kazanmaz.
NATO’NUN HEDEFİ NE?
Fransa Cumhurbaşkanı French Emmanuel Macron 2019’da NATO’nun “beyin ölümünün” gerçekleştiğini söylemişti ve bu birçok Batılının blokun varlığının öneminden şüphe duymasına neden olmuştu. NATO üyelerindeki birçok siyasetçi Ukrayna krizini bloku gözden geçirmek için bir fırsat olarak görüyor. Ama mevcut durum, askeri ittifakta daha fazla iç çelişki ortaya çıktıkça onları rahatsız edecek. NATO bir sorun haline geldi. Meşruiyeti yeniden sağlanamaz ve muhtemelen daha fazla sorunla karşılaşacak. Çin Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü Avrupa Araştırmaları Bölümü Başkanı Cui Hongjian’a göre, “Rusya-Ukrayna çatışması kötüleştiren ana neden NATO. Blokun Rusya ile ilişkileri daha da kötüleşti ve uzun dönemde Ukrayna’ya askeri destek vermeye hazırlanmaya ihtiyacı varmış gibi görünüyor.”
Gelecek hafta yapılması planlanan NATO Zirvesi’ne Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler davet edildiği için, birçok gözlemci blokun kollarını Asya-Pasifik’e uzatacağını söylüyor. Çinli uzmanlar, NATO artan oranda daha fazla büyüdüğünde -sadece kuzey Atlantik’e odaklanan eski alanından Hint-Pasifik Bölgesi’ni hedeflemeye, savunmacı bir örgütten kolektif bir güvenlik blokuna- sadece daha fazla zorluk ve belirsizliklerle karşılaşacağını, çünkü kendisinin diğer bölgelere güvenlik belirsizlikleri taşımaya devam ettiğini söylüyorlar.
NATO artan oranda kaçmasının zor olduğunu hissettiği bir belanın tuzağına düştü. Birleşmiş Milletler (BM) sözleşmesinin ilkelerine uygun olmayan her hareket insanların gönlü ve aklına karşı olacaktır. Bu bağlamda, sonunda sert güç üstün gelebilse bile, hedefine ulaşamaz.