Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mitat Çelikpala, CRI Türk’te Tuğçe Akkaş’ın hazırlayıp sunduğu Dünya Postası programına konuk oldu. Çelikpala, Yunanistan ile Türkiye arasındaki gerilimi değerlendirdi.
Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin çok inişli çıkışlı olduğunu vurgulayan Çelikpala, iki ülke arasındaki gerilimde başlıca üç ana konu bulunduğunu belirtti.
BÜYÜK BİR ÇATIŞMA DEĞİL AMA GÜÇ GÖSTERİSİ OLABİLİR
Ege sorunları, Kıbrıs ve Batı Trakya konularındaki anlaşmazlıkları hatırlatan Prof. Dr. Çelikpala’nın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Bu üç konuya Doğu Akdeniz’deki meseleler de eklendi. İlişkiler çok boyutlu karmaşık bir hale gelmiş vaziyette. Bunu iki tarafın da iç meselelerinin gündemi meşgul etmesi ve bu gündemin dış politika konularıyla bağlantılı biçimde ele alınması süreci etkiliyor. Hem Türkiye hem Yunanistan bir yıl içinde seçimlere gidecekler. İki tarafın da oy devşirme adına kullanıldığı dönemler var. Bu dönemlerde liderlerin bakış açıları da süreci çok etkiliyor. Mart ayında Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, İstanbul’u ziyaret ettiğinde pozitif bakılıyordu. Ancak aradan geçen sürede birdenbire durum değişti. İki tarafın bir konu etrafında buluşmasıyla yeniden pozitif hava oluşabilir, diye düşünüyorum.
Yakın dönemi izlememiz gerekiyor. Rusya-Ukrayna bunlardan biri, enerji ve güvenlik de yine bu konulardan, Avrupalı aktörlerin Türkiye’ye nasıl yaklaşacağı da bir diğer başlık. Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Yunanistan ile ilişkilerini de izlemeliyiz. Bunları ele alınca her tarafa gidebilecek gelişmeler olabilir. Büyük bir çatışma değil ama güç gösterisi olabilecek durumlar görülebilir. Tam tersi bu süreç yumuşak bir söylemle olumlu bir mecraya da gidebilir.
YUNANİSTAN COĞRAFYASINI ABD ÜSLERİNE AÇTI
Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile Yunanistan’ı birbirinden ayırmak lazım. Türkiye’nin bir NATO üyesi olduğu gerçeği ele alındığında ben NATO üyesi müttefiklerin ABD başta olmak üzere bu şekilde adım atılacağını düşünmüyorum. Bunun NATO ve Avrupa üzerinde ağır etkileri olacaktır. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelikleri gündeme geldiğinde Türkiye net biçimde rezervini ortaya koydu. Bu rezerv yeni bir rezerv değil aslında. Avrupa Birliği (AB) de kendi içinde bir güvenlik ağı kurmak istedi ve bunu NATO’dan bağımsız yapmak istedi. Bu mekanizmayı kurmayı başaramadılar. Bunun nedeni Türkiye’nin konumu ve rolü. Kıbrıs meselesi Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs’ın çıkarlarını dikkate alıp çözüm sunmadığı sürece NATO ve güvenlik şemsiyesi içine Rum Kesimini alacak bir adım atılması mümkün değil.
ABD’nin son dönemde Yunanistan ve Türkiye üzerinde Akdeniz ile Karadeniz konusunda iş birliği yapacağı tercihleri oluşmaya başladı. Burada Yunanistan biraz daha öne çıkmış görünüyor. Özellikle Dedeağaç ve Girit Üsleri Türkiye’de uzun süre tartışıldı. Yunanistan’ın Rusya’ya karşı lojistik bir kanal kurulmasında hayati bir önemi var. ABD’liler de Dedeağaç üzerinden Romanya ve Bulgaristan hattında Ukrayna’ya ciddi bir destek sağlıyor. Türkiye’nin Karadeniz coğrafyasındaki dengeci rolü bu kanalı kapattı. Türkiye’nin karşı çıktığı, bu iş birliğinin Türkiye’yi karşısına alacak bir hava yaratmış olması. 2019’dan itibaren tırmanan Doğu Akdeniz dengeleri var. Türkiye, dışlanan bir konuma geldi ki, Doğu Akdeniz’in en büyük kıyısına sahip en büyük ekonomisi durumunda.
GERİLİMİN MALİYETİ ÇOK YÜKSEK
Türkiye ve Yunanistan Atatürk döneminde daha sonra 1980’lerde Yunanistan’ın NATO’ya dönüşü döneminde, 1999 sonrasındaki dengelerde, AK Parti döneminde de Yunanistan ile yakınlaşma gösterildi. Kısa gerginliklerden sonra 2002’den sonra taraflar 60’ın üzerinde bir araya geldiler. 60-65 defa üst düzey toplantı yapılan iki komşu arasında aslında değerlendirilmeyen herhangi bir konu söz konusu değil. Kamuoylarının karşılıklı ilişkileri var. Türkiye, Yunanistan açısından iyi bir ticari ortak. Yunanistan bu anlamda Türkiye ile iyi ilişkiler kurduğunda bu her iki tarafa da rahatlama getiriyor. Buradaki sorun, bölgesel dengelerde iki tarafın birbirini tehdit olarak görmesi ki, bunu özellikle Yunanistan başlatıyor. Bardağın dolu yerine boş tarafına baktığımızda sorun yaşıyoruz. Her iki tarafın da müttefiki olan küresel aktörlerin başka meseleleri çözümlemek adına ikili ilişkileri zehirlemesi ise en büyük sorun. Bu biraz da Türkiye ve Yunanistan’ın siyasi doğasından kaynaklanıyor. Biraz daha yapıcı bir dile dönülmesi lazım. Umarım, güvenlikten ziyade iş birliğine yönelik bir çerçeve yakalanır çünkü gerilimin maliyeti yüksek oluyor.”