NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in geçen hafta Japonya Başbakanı Fumio Kishida ile yaptığı görüşme, bir NATO liderinin tarihte ilk kez gerçekleştirdiği Asya gezisinden Brüksel'e eli boş dönme utancından kurtulmasını sağladığı için konuk lideri rahatlatmış olmalı.
İki taraf, Japonya'nın Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nün (NATO) yeni Münferit Olarak Uyarlanmış Ortaklık Programı'na geçişine yönelik ilerlemeyi memnuniyetle karşıladıklarını ve bunun ikili iş birliğini 'yeni bir çağın zorluklarını karşılayan yeni mertebelere' taşımasının beklendiğini belirttiler. Bu durum, nelerin habercisi olabileceği konusunda ihtiyatlı olması gereken tüm Asya-Pasifik bölgesinin dikkatini çekmelidir.
Militarizm yoluyla daha büyük bir küresel statü peşinde koşan Japonya, hırslı Soğuk Savaş transatlantik ittifakına, ABD'ye hizmet eden 'kurallara' dayalı düzeni sürdürmek için Uzak Doğu'da bir yer edinmenin yollarını sağlamaktan başka bir şey yapmamaktadır ki ortak hamileri olan ABD de bunu teşvik etmekten elbette mutluluk duymaktadır.
Stoltenberg, Asya-Pasifik bölgesinin Beijing ve Moskova'nın 'uluslararası kurallara dayalı düzene karşı otoriter tutumları' nedeniyle tehdit altında olduğunu iddia ederek, 'transatlantik ve Hint-Pasifik güvenliğinin derin bir şekilde iç içe geçtiği' argümanını satmaya çalışıyor.
Rusya ve Çin'in 'kurallara dayalı uluslararası düzeni' tehdit eden şeytani bir eksen oluşturduğu önermesi, Washington'daki stratejistlerin dünya çapında yaymak için çok uğraştıkları bir şey.
NATO liderinin Japonya'yı Çin'den gelen ' tehdidin ' boyutunu anlamaya ve bunu birlikte ele almaya çağırması, inkâr etmesine rağmen, Çin'i açıkça ortak bir 'düşman' haline getirmektedir.
Japonya, dünya sahnesindeki statüsünü 'normalleştirmek' için kendisine bir kılıf sağlayabilecek olan ABD'nin Çin'i kuşatma kervanına katılmaya hazır olmasaydı, Stoltenberg'in NATO'yu bölgede sokacağı bir çatlak bulması zor olurdu.
Bu bağlamda Japonya, barışçıl ve istikrarlı Asya-Pasifik bölgesinde kurdun koyunlarla birlikte ağıla girmesine izin vererek tüm bölgenin çıkarlarını feda etmiştir.
Çin-ABD ilişkilerindeki gerginlikler Japonya'daki sağcı siyasi güçlere sahneyi yeniden ele geçirme fırsatı verdi. Bu gelişmeler, ülkenin bir zamanlar nispeten rasyonel ve pragmatik olan Çin politikasının hızla kaybolmasına yol açtı ve Japonya şu anda Asya'da 'Çin tehdidi' teorisinin en etkin tellalı haline geldi.
NATO ile iş birliği yapmak Japonya'nın tüm bölgeye ve kendisine çektireceği sıkıntıların sadece bir başlangıcı olacaktır.