İngiltere Başbakanı Boris Johnson göreve geldiği günden itibaren çalkantılı bir dönem geçirdi. Brexit süreci tamamlandı, İngiltere Avrupa Birliği’nden (AB) ayrıldı ve pandemi başladı. Son olarak da “parti skandalı” ile istifa sesleri yükselse de güvenoyunu alarak “şimdilik” karşı sesleri azaltmışa benziyor.
Johnson’ın başını en çok ağrıtan sorunlardan biri “ayrılıkçılık” konusu zira bu hem İskoçya hem de Kuzey İrlanda ile ilgili. AB üyeliğine karşı milliyetçi bir tutum takınan Başbakan Johnson, bu söylemin İskoçya ve Kuzey İrlanda’da kendisine yönelik sunulmasından rahatsız. Bu rahatsızlığını çok net gösteren Johnson, ülkesinin AB’den çıkması konusunda bir pişmanlık duyuyor olabilir mi? Peki, bu soru neden akla geliyor? Çünkü, İngiltere Birlik’te kalsaydı belki de İskoçya ve Kuzey İrlanda’da artan milliyetçilik daha kolay kontrol edilebilirdi.
Bilindiği üzere, İskoçya’nın Kuzey İrlanda’ya kıyasla Birleşik Krallık ile ekonomik bağı çok daha güçlü. Bu noktada, Johnson yeni bir bağımsızlık referandumuna direnebilir mi? Öyle görünüyor ki, bağımsızlık yanlılarının sandıktan çıkma ihtimali yüksek. Dolayısıyla zaman zaman dillendirilen Birleşik Krallık’ın bölünmesi söz konusu olabilir mi, işte bu şimdilik muamma.
JOHNSON YENİ BİR BAĞIMSIZLIK REFERANDUMUNA DİRENEBİLİR Mİ?
İskoçya Bölgesel Hükümeti Başbakanı Nicola Sturgeon, kısa süre önce İskoçya’nın başkenti Edinburgh’da ikinci bağımsızlık referandumuna ilişkin bir basın toplantısı düzenledi ve “Daha Zengin, Daha Mutlu, Daha Adil: Neden İskoçya Değil?” başlıklı belgeyi yayınladı. Sturgeon, konuşmasında İskoçya’nın bağımsızlığa bugün, her zamankinden daha hazır olduğunu söyledi. Başbakan’ın önceki açıklamalarına baktığımızda sıklıkla Brexit süreci ile zor bir döneme girdiklerine vurgu yaptığı gözleniyor. Hatta AB’den iradeleri dışında çıktıklarını ve bunun kendilerine zarar verdiğini de pek çok kez anlatırken, İngiliz ekonomi modeline bağlı kalmak istemediklerini ve bağımsız olarak yollarına devam istediklerini de belirtiyor.
Sturgeon, geçen eylül ayında lideri olduğu İskoç Ulusal Partisi’nin (SNP) konferansında gerçekleştirdiği konuşmasında 2023 yılı sonunda bağımsızlık referandumuna gitmeyi planladıklarını bir kez daha dile getirmişti. Ancak, yeni bir bağımsızlık referandumu düzenlemek için İngiliz Parlamentosundan izin almak gerekiyor. Johnson liderliğindeki Muhafazakâr Parti’nin çoğunluğu elinde bulundurduğu parlamentodan izin çıkması oldukça zor. Bu nedenle de bağımsızlık yanlılarının alternatif yollar deneyebileceği düşünülüyor. İngiliz Parlamentosu’ndan izin alınmasını zorunlu kılan yasaya karşı mahkemeye gidilebilir ya da merkezi hükümete rağmen referandum yapılabilir ve olumlu sonuç çıkması halinde tek taraflı bağımsızlık ilan edilebilir. Uzmanlar, ikinci seçeneğin tıpkı Katalonya’da olduğu gibi merkezi hükümetin sert tepkisine yol açabileceğini öngörüyorlar.
BAĞIMSIZLIK YANLILARININ ALTERNATİF PLANLARI
Birleşik Krallık’ta (İngiltere, Galler, Kuzey İrlanda ve İskoçya), 2016’da yapılan AB referandumunda yüzde 48’e karşı yüzde 52 ile Brexit kararı alınmıştı. Referandumda İngiltere ve Galler “evet”, İskoçya ve Kuzey İrlanda ise “hayır” oyu vermişti. Brexit anlaşmasıyla Kuzey İrlanda’ya ayrıcalıklı bir konum verilerek, fiili AB üyesi olarak kalmasına yol açan düzenleme yapıldı fakat İskoçya, İngiltere ile aynı koşullarda 31 Ocak’ta AB’den resmen ayrıldı.
Nicola Sturgeon, 2014 seçimlerinin tekrarını yapma taahhüdünü yinelerken, İskoç hükümetinin bunu Westminster’den izin almadan yapabileceğini ifade etti. İşte tam da bu açıklamasa sonrasında sterlin, pandemiden bu yana dolar karşısında en düşük seviyesine geriledi. Sterlin, geçen hafta yüzde 1,5 düşerek Mart 2020’den bu yana en düşük seviyesi olan 1,1992 dolara ulaştı. Euro karşısında da sterlin yüzde 1 düşüş kaydetti.
Öte yandan topluma baktığımızda İskoçya’da bağımsızlık yanlısı olanların protestoları dikkat çekiyor. Kısa süre önce Glasgow’da “Herkes Tek Bayrak Altında” hareketinin çağrısıyla yüzlerce kişi bağımsızlık için yürüdü. Yürüyüşe katılanlar, İngiltere’den ayrılmak için referandum düzenlenmesini talep ettiler.
ÇOK KUTUPLU YENİ DÜNYANIN PARAMETRELERİ
Bu arada İskoçya’da 6 Mayıs’ta yapılan parlamento seçimlerinde bağımsızlık yanlısı iki partinin, İskoç Ulusal Partisi ile Yeşiller’in salt çoğunluğa ulaşması, bağımsızlık taleplerinin yeniden gündeme getirilmesine neden oldu. Başbakan Sturgeon, referandum konusunda Birleşik Krallık hükümetinden izin alma zorunluluğu hatırlatıldığında, referandumun temel bir demokratik hak olduğunu ve Boris Johnson’ın İskoçların iradesini sınırlamak için geçerli bir gerekçesi bulunmadığını söylüyor.
Anımsanacağı gibi, İskoçya’da bundan 7 yıl kadar önce, 18 Eylül 2014’te ilk bağımsızlık referandumu dönemin Başbakanı David Cameron ile İskoçya Başbakanı Alex Salmond arasında 2012’de imzalanan anlaşmaya istinaden düzenlenmişti. Referandumda seçmene “İskoçya bağımsız bir ülke olmalı mı?” sorusunun yöneltildi ve yüzde 55,3 oranında “hayır” oyu çıktı. Ancak unutulmamalı ki, “hayır” oylarının kazanmasının en önemli nedeni, İskoçların AB içinde kalma istekleriydi. Ayrıca 2014 yılında yapılan bağımsızlık referandumunda İskoçların yüzde 55’i hayır oyu vermiş olsa da bugün net olarak Brexit sonrası durumun değiştiği gözüküyor.
Dünyanın özellikle pandemi sonrası farklı bir yöne evrildiği ve dengelerin değişmeye başladığı günümüzde, bağımsızlık mücadelelerinin ve eşitsizliğe karşı duruşun arttığı yadsınamaz bir gerçek. Boris Johnson döneminde sarsıntılardan kurtulamayan Birleşik Krallık, yeni parametrelerin oluştuğu çok kutuplu dünyada İskoçya’dan esen bağımsızlık rüzgârına karşı durabilecek mi, önümüzdeki süreçte hep birlikte tanıklık edeceğiz.
Tuğçe Akkaş