CGTN / Azhar Azam
Çin’in insan hakları davasına ve kalkınma yoluyla insan haklarının korunması ve ilerletilmesine yaptığı katkılar uluslararası toplum tarafından desteklendi. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) kontrolündeki İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) gibi Batılı haklar gruplarının Çin’e yönelik karalama kampanyasına rağmen, artan sayıda ülke Çin’in Hong Kong Özel İdari Bölgesi (HKSAR) ve Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi’ndeki çabalarına destek vermeyi sürdürüyor ve bu bölgelerde barış ve güvenliği sağlayan adımlarını takdir ediyor.
İnsan hakları örgütleri, ABD’nin saldırganlığının ve bütün dünyada düşmanca hedeflerinin uygulanması için temel itici güçlerinden biridir. Bu örgütler ABD hükümetiyle yakın ilişkilerini sürdürüyor, politikalarını ABD’nin yurt dışındaki çıkarlarıyla uyumlu hale getiriyor ve ABD Dışişleri Bakanlığı için adam toplama ajansları olarak hizmet veriyor. Onların uzmanları (HRW Çin direktörü Sophie Richardson gibi) HKSAR, Tibet Özerk Bölgesi ve Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi’nde barışı sağlamada Çin’in başarılarını önemsiz gibi göstermek için ABD Kongresi ile çalışıyor.
Uzun zamandır akademisyenler, HRW’nin Amerikan gündemini ilerletme çabasından ve Batı yarıküresindeki “en kötü” insan hakları ihlalleriyle ilgili sessizliğinden ve ABD’nin suçlarını açıkça kınamamasından endişe duyuyorlar. Örneğin, Nobel Barış Ödülü sahipleri Adolfo Perez Esquivel ve Mairead Maguire’nin yanı sıra diğerleri bir mektupta ABD’yi Haiti’deki darbenin ardından Haiti devlet başkanının kaçırılmasından ve binlerce insanın öldürülmesinden sorumlu tuttu.
BATI KARALAMA KAMPANYASINDAN VAZGEÇMİYOR
HRW’nin, CIA’nın Afganistan’daki Bagram hava üssünde ve Somali’de yeraltı hapishanesindeki gözaltına almaları ve işkencelerini sürdürmesi gibi eski ABD Başkanı Barack Obama dönemi suçlarının suç soruşturmasını ve kovuşturma talep etmesi gerekiyordu. Bunun yerine HRW’nin danışma komite üyelerinden biri olan Tom Malinowski, Obama yönetimi tarafından ABD Dışişleri Bakanlığı Demokrasi, İnsan Hakları ve Çalışma İşlerinden Sorumlu Yardımcısı olarak atandı ve HRW bu insan hakları ihlalleri konusunda ağzı sıkı davrandı. Benzer şekilde, HRW’ye göre “uluslararası insani hukuk ihlallerini” kapsayan 1999 yılındaki Yugoslavya’ya yönelik saldırıyı yöneten eski NATO Genel Sekreteri General Javier Solana, 2011 yılında HRW Yönetim Kurulu’na dâhil oldu. Buna karşılık HRW konumunu ABD politikasıyla uyumlu, Amerika’nın dünyadaki suçlarını ve saldırılarını karartacak şekilde değiştirdi.
Sovyetler Birliği’nin 1975 yılındaki Helsinki Anlaşmalarına uyumunu izlemek için Helsinki İzleme olarak 1978 yılında kurulan HRW, çok önce ABD ile yakınlığını ve ABD’nin Soğuk Savaş çevreleme stratejisine desteğini ortaya koydu. Son yıllarda HRW’nin güvenilirliği aynı model üzerinde çalıştığı için hızla düştü; ABD’nin kapitalist çıkarlarının propagandasını yapmak ve HKSAR, Tibet Özerk Bölgesi ve Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi konusunda temelsiz raporlar açıklayarak, Çin’in kalkınma modelini kötülemek.
Örgüt zaman zaman “tarafsızlıktan” uzaklaştı ve İran’ın Covid-19 salgınıyla mücadelesine yardımcı olmak için ABD’den ekonomik yaptırımları kaldırmasını isteyen veya Avustralya’nın göçmen politikasını gözden geçirmesi için çabalayan Batılı demokratik hükümetleri kınadı. Örgütün “çabaları”, “tarafsızlıktan yozlaşmaya” saptığından hızlı bir uyarı aldı ve Hong Kong, Xinjiang ve dünyanın diğer kesimlerinde “insan hakları felaketlerine” odaklanması tavsiye edildi. ABD’nin önde gelen insan hakları grupları fon kaynakları konusunda açıklık söz konusu olduğu zamanda son derece yetersizler. Gürcistan merkezli kar amacı gütmeyen gözlemci grubu Transparify, 2016 yılında HRW’yi “şeffaf olmayan” şeklinde derecelendirdi. HRW’nin duruşu, yakın zamanda Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales’in darbeyle devrilmesini desteklemeye başlayarak ve Hong Kong’daki isyancıları barışçıl protestocular olarak göstererek, Amerika’nın siyasi gündemini ilerlettiği için dibe vuruyor.
BATI YALNIZA ABD’NİN ÇIKARLARINI ÖNEMSİYOR
Eski ABD Başkanı Donald Trump, Kasım 2019’da, ABD’ye Çin’in özel idari bölgesi Hong Kong’da insan hakları ihlallerine karışan kişilere yaptırım uygulamasına yetki veren Hong Kong İnsan Hakları ve Demokrasi Yasası’nı imzaladı. Görevinin son gününde Trump yönetimi tamamen hayal kırıklığıyla, Çin’i Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi’nde soykırım yapmakla suçladı ve o zaman görevi devralacak ABD Başkanı Joe Biden’a, Beijing’e karşı sert bir tavır izlemesi için baskı yaptı. Hatta Biden’ın Dışişleri Bakanlığı için adayı olan Anthony Blinken, Trump’ın yaklaşımının kötü olduğunu ve ABD’nin müttefiklerini uzaklaştırabileceğini söyledi.
Yirmi yıl süren sonsuz savaşlar ve denizaşırı müdahalelerde, tahmini 387 bin sivili öldürdükten sonra ABD, silahlı çatışmalarda sivil kayıpları azaltmak için yeni açıkladığı Sivil Zayiatı Azaltma ve Müdahale Eylem Planı ile kana bulaşmış ellerini temizlemeye çalışıyor. HRW, uygulaması veya başarısı garanti edilmekten uzak, özünde kusurlu ABD askeri operasyonlarına değinen planın “önemini” anlatmak için dikkatsizce hareket etti.
HRW gibi Uluslararası Af Örgütü de, tek taraflı raporları ve özellikle Çin gibi Batılı olmayan ülkelere yönelik ön yargısıyla bilinen ve siyasi bir ideolojiyi izleme eylemleri iddialarına ağır basan Soğuk Savaş dönemi bir örgüttür. Hong Kong, siyahlar giyinmiş protestocular tarafından tahrip edildikten sonra, polisi kargaşa yaratmakla suçladı. Ancak Uluslararası Af Örgütü’nün yıllar önce adı kötüye çıkmıştı, Britanya ve Amerika hükümetlerinden gelen büyük bağışlar karşılığında tarafsızlığından ödün verdi.
Batılı insan hakları örgütleri için, silahlı çatışmalarda veya barışta insan haklarını ve sivilleri korumak hiçbir zaman ABD’nin çıkarlarının önüne geçmedi. Bu örgütler, Hong Kong ve Xinjiang hakkında yalanlar söyleyerek ABD’nin Soğuk Savaş anlatısını satmayı sürdürüyorlar. Ancak bu taktikler, bu grupların çifte standardının farkında olan bilgili ve çok canlı uluslararası toplumda başarılı olmayacak ve “insan hakları eylemciliği” kalkanı altında Amerika’nın çıkarlarının ilerlemesine izin vermeyeceklerdir.