China Daily / Liu Yuanling
Çin ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasında 1979 yılında diplomatik ilişki kurmasından bu yana Çin-ABD iklim diplomasisi birçok iniş ve çıkış deneyimi yaşadı. Bu eski ABD Başkanı Barack Obama yönetimi sırasında parlama noktasına ulaştı ve daha sonra ABD’yi Paris Anlaşması’ndan çıkarmasından ayrı olarak Obama’nın birçok politikasını terk eden eski ABD Başkanı Donald Trump yönetimi sırasında en düşük seviyesine geriledi. İlk başlarda ABD Başkanı Joe Biden yönetimi Çin-ABD iklim iş birliğini yeniden başlatma umutlarını canlandırdı, ancak bu umutlar gerçeğe dönüşmedi. Bu yüzden ABD ve Çin’in iklim görüşmelerini yeniden başlatmasının zamanı geldi.
Dünyada birçok ülkenin yaz aylarında sık sık aşırı hava koşulları ve doğal felaketler yaşaması, iklim değişikliğiyle mücadele etmenin giderek daha zor hale geldiğine işaret ediyor. Birleşmiş Milletler (BM) Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin nisan ayında yayınladığı Altıncı Değerlendirme Raporu, iklim değişikliği, ekosistemler ve insan toplumu arasındaki etkileşimin esasen olumsuz ve zararlı olduğunu belirtiyor. Bu, insanların daha büyük iklim riskleriyle karşı karşıya olduğu anlamına gelmektedir.
KÜRESEL İKLİM YÖNETİMİ
İlk olarak iklim değişikliği insanın hayatta kalması için daha büyük risk oluşturuyor ve küresel ısınma giderek artan oranda hava modellerini etkilemekte, dünyanın birçok bölgesinde sık sık sıcak hava dalgalarına, şiddetli sağanaklara ve kuraklıklara yol açarak, küresel gıda güvensizliğini kötüleştirmektedir. Aslında, 82 ülkede akut gıda güvensizliğinden muzdarip olan insan sayısı 2019 yılında 135 milyon iken bu sayı Haziran 2022’ye kadar 345 milyona çıktı. Bu gelişmelerin Çin ve ABD üzerinde kesinlikle olumsuz bir etkisi vardır. Biden yönetimi, iklim değişikliğine karşı mücadeleyi bir “ulusal politika” haline getirme ve ABD’nin küresel iklim yönetimindeki liderliğini yeniden sağlama sözü verdi. Çin’e gelince, 2030 yılından önce karbondioksit emisyonlarını zirveye çıkartmak ve 2060 yılından önce karbon nötrlüğü sağlamak gibi iklim eylemi hedeflerine ulaşmak için çaba göstermelidir. İklim krizleri sadece Çin-ABD iş birliği yoluyla çözülememesine rağmen, Çin ve ABD iklim sorununun üstesinden gelmek için iş birliği yapmazsa, küresel iklim yönetimi başarılı olmayacaktır.
İkincisi, iklim krizi uygarlıkların çöküşüne sebep olma tehdidi savuruyor, bu bir toplumun temel yönetim işlevlerini, özellikle güvenliği sağlama, hukukun üstünlüğünü destekleme ve halk için gıda ve su gibi temel ihtiyaçlarını karşılama becerisini sürdürme yetisini kaybetmesi anlamına gelmektedir. Nature dergisinde yayınlanan bir makalede, mevcut bütün iklim sözlerinin yerine getirilmesi durumunda, küresel ısınmanın 2 santigrat derecenin oldukça altında sınırlandırmanın mümkün olduğu savunuluyor. Ancak sorun bütün hedeflere ulaşılamayacak olunmasıdır. BM Çevre Programı’nın 27 Ekim 2022 tarihinde yayınladığı, “Bir Kapanış Penceresi-İklim Krizi Acilen Hızlı Sosyal Dönüşüm Gerektiriyor” başlıklı 2022 yılı Emisyon Açığı Raporu, uluslararası toplumun, Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşmaktan çok uzak olduğunu ve ısınmayı 1,5 santigrat derece ile sınırlamak için güvenilir bir yol olmadığını belirtiyor.
ÇİN-ABD İKLİM İŞ BİRLİĞİ YENİDEN BAŞLAMALI
Bütün ülkelerin İskoçya’nın Glasgow kentinde düzenlenen BM İklim Değişikliği Konferansı’nda Ulusal Belirlenmiş Taahhütlerini (NDC) destekleme kararına ve bazı güncellenmiş hedeflere rağmen, 2022 yılında sunulan NDC’leri sadece 0,5 milyar ton karbondioksite eşndeğerde, yani 2030 yılında öngörülen küresel emisyonların yüzde 1’inden daha az azaltmasıyla ilerleme ne yazık ki, yetersiz kaldı. Bu yüzden, Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşmak için dünyanın gelecek sekiz yılda sera gazı emisyonlarını her seviyede azaltması gerekiyor.
ABD-Çin iklim iş birliği olmadan ne olur? Paris Anlaşması hedeflerine ulaşılabilir mi? Bu mümkün görünmüyor. Covid-19 salgınının henüz bütün dünyada etkili şekilde kontrol altına alınamamış olması, Rusya-Ukrayna çatışmasının sürmesi ve iklim krizinin yoğunlaşması, ABD-Çin iklim diyaloğunun yeniden başlamasının zamanının geldiğini gösteriyor. ABD Başkanının İklim Özel Temsilcisi John Kerry, 30 Ağustos’ta Financial Times gazetesine, “Çin ile ikili iklim görüşmelerini yeniden başlatmak istediğini” söyledi ve Guardian gazetesi ile 25 Ekim’de yaptığı bir röportajda bu ifadesini yineledi.
Bu görüşte olan sadece Kerry değil. Çin ve diğer ülkelerde ve ABD’dekiler dâhil birçok insan Çin ve ABD’nin iklim iş birliğini yeniden başlatmasını istiyor.
Tsinghua Üniversitesinde 31 Ekim’de düzenlenen Küresel Gençlik İklim Haftası’nın açılış töreninde öğrenciler ilham verici bir slogan söylediler: “Birlikte dünyayı değiştireceğiz”. Açılış töreninde, dünyanın her yerinden genç insanların sesleri duyuldu. Geleceği temsil eden bu genç insanların da Çin-ABD iş birliği ve diyaloğunun yeniden başlamasını umduklarına şüphe yok. Ancak diyalog nasıl yeniden başlayabilir? Çin ve ABD, 1998 yılında iki taraf arasında Kentsel Hava Kalitesi İzleme Projelerinde İş Birliği Niyet Mektubu imzalayarak, sonraki iklim iş birliğinin temellerini attı. Ancak, ABD’nin üç ortak bildiride tek Çin ilkesini destekleme sözü verdiği ve bildirilerin Çin-ABD ilişkilerinin sağlıklı gelişiminin siyasi temeli olduğunu akılda tutmak çok önemlidir. Fakat ABD bu temele zarar vermek konusunda kararlı görünüyor. ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin 2 Ağustos’taki Taiwan ziyareti, ardından diğer bazı üst düzey Amerikalı yetkilinin Çin adasını ziyaret etmesi ve ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi’nin bu yıl Taiwan Politikası Yasası’nı kabul etmesi, “Tek Çin” ilkesine meydan okuma girişimleridir. Daha kötüsü, Biden Taiwan sorunu konusunda kışkırtıcı açıklamalar yapıyor ve hatta Çin ana karasının Taiwan’ı ana vatanla yeniden birleştirmek için güç kullanmaya kışkırtılması durumunda Taiwan’ı savunma sözü verdi.
BARIŞÇIL ULUSAL YENİDEN BİRLEŞME
Kerry, iki tarafın iklim değişikliği diyaloğunu yeniden başlatmasının zamanının geldiğini söylediğinde haklıydı, ancak bu sadece ABD’nin Çin’e karşı kavgacı tavrını değiştirdiği ve Taiwan sorununa müdahale etmeyi kestiği zaman mümkün olacaktır. Ancak Kerry, Çin’in iklim diyaloğunu askıya alma önerisinin tüm insanlığı cezalandırdığını söylediğinde yanıldı. Çin, dünyanın herhangi bir yerindeki insanları bırakın, diğer herhangi bir ülkedeki insanları cezalandırmaya asla inanmadı. Bunun yerine Çin, özellikle iklim konusunda daha iyi bir dünya oluşturmaya yardım etmek için çaba sarf etti.
İkili iklim diyaloğunun askıya alınması, Çin’in, ABD’nin Çin karşıtı adımları yüzünden almak zorunda olduğu bir karardı. Kerry ve ABD yönetiminin anlaması gereken konu, Çin asla ABD’nin Taiwan’a müdahale etmesine göz yummayacak olmasıdır.
ABD’nin Çin’in iç işlerine müdahalesinin sebep olduğu acı ve öfkeye rağmen, Kerry ile diğer Amerikalıların, Çin ile iklim ve diğer konularda iş birliğini yeniden başlatmak için yola geleceklerini ve tavırlarını değiştireceklerini umuyoruz. Çin her zaman barışçıl ulusal yeniden birleşme peşinde koştu, ancak adada ayrılıkçılar varsa adayı ana vatanla yeniden birleştirmek için güç kullanmayı dışlamaz.
Aynı zamanda Mısır’daki BM İklim Değişikliği Konferansı’nda iki tarafın ikili iklim diyaloğunu yeniden başlatması ve ABD’nin buna imkân vermesi için Taiwan sorununa müdahale etmeye son vermesi umulmaktadır.