China Daily / Angelo Giuliano
Yeni seçilen Hong Kong Özel İdari Bölgesi (HKSAR) idari amiri John Lee Ka-chiu’nun Batı’da tasviri ve şeytanlaştırılması, demokrasinin anlamı ve uygulaması konusunda Batı ve Çin arasında giderek büyüyen sosyo-politik bölünmeyi gösteriyor. Yönetimi “Bir Ülke, İki Sistem” ilkesine dayanan HKSAR, kentin yeni seçilen idari amirinin meşruiyeti konusunda ‘’sözlü savaş alanına’’ dönüştü.
25 yıl önce ana vatana dönüşünden bu yana HKSAR, Doğu ve Batı’nın en iyilerini birleştirerek, incelik ve ustalıkla çalışıyor. Ancak Amerika Birleşik Devletleri (ABD) liderliğindeki Batılı güçler, Hong Kong’daki merkezi hükümetin etkisine zarar vermek için Batı tarzı demokrasiyi kullanıyorlar.
Lee Ka-chiu, Çin ve Batı arasındaki ideolojik savaşın ön safhasında yer alan ilk kişi değil, ancak şimdi resmi olarak göreve başlamadan önce en sert tartışmaya tanıklık ediyor. Şansa bakın ki, Hong Kong, Batı tarzı demokrasilerin ve onlara tabi devletlerinin, bu tür bir “demokrasi” biçimini diğer yerlere dayatma ve demokrasinin diğer şekillerini şeytanlaştırma girişimlerini işaret eden kuruntulu yakınsaması olan “Demokrasi Zirvesi” dâhil olmak üzere, ABD tarafından planlanan siyasi saçmalığa rağmen güçlü duruyor.
ABD TARZI DEMOKRASİ
Avrupa Birliği’nin (AB) yıllık Hong Kong raporunu da kapsayan bu siyasi saçmalıklar, Batı tarzı demokrasinin en düşük kamuoyu güveni ve en zorlu sınavıyla karşı karşıya bulunduğu zamanda meydana geliyor. Bu, bir ülkenin seçilmiş yöneticisini daha ilk günden kaldıran ve önceki yöneticisini tüm sosyal medya platformlarından yasaklayan bir “demokrasi” biçimidir. Amerikalı seçmenlerin yüzde 30’unun şimdiki ABD Başkanı Joe Biden’ı liderleri olarak kabul etmeyi reddettiği ABD tarzı demokraside, yolsuzluğun adı “lobicilik” olarak değiştirildi ve “kendini yinelemeler” multimilyoner siyasetçilerden oluşan bir seçkin sınıf yarattı.
Ve sadece ABD tarzı demokraside, askeri-sanayi kompleks (derin devlet) tarafından finanse edilen seçilmemiş politika yapıcılarla dolu düşünce kuruluşları ülkenin dış politikasını şekillendirebilir. Bu, işkencenin yasal olduğu ve hükümetin, insanların rızası olmadan savaş açtığı bir siyasi sistemdir.
ABD niçin, bölünmelere yol açan ve denetim ve dengenin olmadığı otokratik bir kontrole olanak sağlayan, halka hizmet etmeyen bu tür başarısız bir sistemi ihraç etmek istiyor?
Batı tarzı demokrasi, en fazla finansmana ve en büyük pozisyona sahip olanın “kazandığı”, yüzeysel popüler çekişme haline geldi. Bu demokrasi tarzı, siyasetçilerin, halka duymak istediklerini söylediği, ancak seçildiğinde tek bir sözünü bile tutmadığı bir sistemdir. Bu tarz demokrasi, bir lider seçme ve pişman olmanın kısır döngüsüdür. Batı tarzı demokrasi, iki parti arasında bir özgür seçim yanılsaması yaratır, sonunda gerçekte onlara oy veren insanlara değil, seçim kampanyalarını finanse eden şirketlere ve finansörlere hizmet eder. Batılı siyasetçiler zamanlarının çoğunu, yapmaları gereken işi yapmak yerine bağış toplamak için harcar ve kamu yararı için birlikte çalışmaktan ziyade birbirlerine karşı çalışırlar.
HONG KONG’UN ANA VATANA DÖNÜŞÜNÜN 25. YILI
Bir demokratik sistem, bir ülkenin tarihi, kültürü ve ekonomik kalkınma aşamasına, nüfusunun olgunluk seviyesine dayalı olmalıdır ve ülke hiçbir yabancı müdahale olmadan, büyük para etkisi olmadan, tarafsız ve adil medya ve tam şeffaf oylama sistemiyle tam bir egemenliğe sahip olmalıdır.
Batı hala mücadele ediyor ve yoksa göründüğü gibi “demokratik ütopya” olmaktan çok uzak. Demokrasi, Yunanca bir ifadeden türetilmiştir ve “halkın iktidarı” anlamına gelmektedir, ancak Batı henüz “halka iktidarı” vermedi.
Batı’nın baskı, müdahale, rejim değişikliği ve “renkli devrim” yoluyla modelini ihraç etmeye yönelik umutsuz girişimleri, temelde demokrasi karşıtı eylemlerdir. Nihai analizde, demokrasi egemenliğin her şeyin üstünde olduğu ve saygı gösterilmesi gereken bir kendi kaderini tayin etme sürecidir.
Hong Kong, “özgürlük ve demokrasi” için mücadele ettiğini iddia eden bazı radikallerin aslında aşırılık yanlısı ve ayrılıkçılar gibi davrandığı 2019 yılında ABD destekli bir “renkli devrimin” kurbanı olabilirdi.
Onların eylemleri sloganlarıyla taban tabana zıt düşüyordu. Bunun için, Hong Kong’un geçmişini anlamak, şu anki durumu ve kentin seçtiği yönü tarafsız olarak değerlendirmek açısından önemlidir.
Hong Kong, kendi demokrasi modelini, Hong Kong karakterine sahip demokrasiyi bulma yolundadır. Bu, “Bir Ülke, İki Sistem” ilkesinin bir modeli olacaktır. Şimdi Hong Kong için ulusal güvenlik yasası yürürlükte olduğundan, Hong Kong’a dış müdahale sona erecek ve devam eden seçim reformlarıyla birlikte kent sonunda, gerçek demokrasiye zarar veren yabancı destekli ajanlarla dolu daha önceki kaotik yasama meclisinin tersine, kentin iyiliği için çalışabilecek bir Yasama Konseyi’ne sahip olacaktır.
Bu sistemde Yasama Konseyi, insanlara uygun fiyatlı konut sağlamak ve eşitsizliği azaltmak dâhil olmak üzere onlara verilen sözleri yerine getirmekle yetkili kılınmıştır.
Demokrasi, boş sözlere dayalı uzlaşmaz bir sistemin aksine, temel performans göstergelerine ve yapılabilir şeylere dayalı esnek bir sistemdir. 1997 yılından önce Hong Kong’un hiçbir zaman demokrasiyi uygulamadığı dikkate alındığında, insanların, HKSAR’de demokrasinin inşa edildiğini anlamasına ihtiyaç vardır. Olgunluk zamanla oluşacaktır. Ana vatana dönüşünün 25. yılında Hong Kong, kendisini Batı ve Çin anakarası arasında önemli bir köprü olarak konumlandırabileceği, her iki dünyanın en iyilerine sahip olacağı ve temsil edeceği bir yeni fırsatlar dönemine giriyor. 2028 yılına kadar Çin muhtemelen, Hong Kong sakinleri dâhil ülkedeki herkesin gurur duyacağı ve elbette bir parçası olacağı dünyanın en büyük ekonomisi olacak. Gerçekten de dünya tarihinde benzersiz bir çağda yaşıyoruz.