1842’de sona eren Birinci Afyon Savaşı’yla birlikte İngiltere’nin kolonisi haline gelen Hong Kong tam 155 yıl sonra yeniden Çin’e bağlandığında, tarih 1 Temmuz 1997’yi gösteriyordu.
30 Haziran gecesi düzenlenen görkemli bir törenle Çin’e devredilen Hong Kong hakkında o zamanlar Batı dünyasında yapılan yorumlarda öne çıkan başlıca kavram, “belirsizlik”ti. Batı medyası ve politik kamuoyu, onca yıllık İngiliz egemenliğinin ardından Hong Kong’u büyük bir belirsizliğin beklediğini savunuyor, Çin’in “Bir Ülke İki Sistem” politikasının başarılı olmayacağı ileri sürülüyordu. Dönemin Çin Dışişleri Bakanı Qian Qichen ise kendilerinden ve gelecekten emin biçimde ironi yapıyordu:
“El değiştirme törenleri sırasında gün boyunca yağmur yağdı. Ancak eminim ki, dünyanın her tarafındaki Çinliler, bunun Çin’in utancını temizleyen ferahlatıcı bir yağmur olduğunu düşünmüş olmalı.”
DÜNYANIN EN İLGİNÇ KENTİ
Tam anlamıyla bir mega-kent niteliğini haiz bulunan ve ekonomik gücün çok daha fazlasını yansıtan Hong Kong, anakaradaki asıl toprak parçası ve irili ufaklı adalarıyla birlikte İstanbul’un beşte biri kadar yüzölçümüne sahip ama yaklaşık olarak İstanbul’dakinin yarısı kadar nüfus barındırıyor. “Dünyanın en ilginç yerlerinden biri” demek haksızlık olur, çünkü kesinlikle dünyanın en ilginç yeri.
Alttan baktığınızda ucunu bucağını göremediğiniz dev gökdelenleriyle, 72 milletten insanıyla, yalnızca modern-geleneksel ayrımını değil çok daha fazlasını içeren kültürel atmosferiyle ve benzersiz manzarasıyla alabildiğine renkli, bir o kadar da stratejik önem taşıyan bir kent söz konusu. En önemlisi, “Bir Ülke İki Sistem” başarıyla işleyerek, Çin’in Hong Kong Özel İdari Bölgesi’nin gelişimini sürdürmesini ve daha iyi bir gelecek oluşturmasını sağlamakta.
“BİR ÜLKE İKİ SİSTEM”İN BAŞARISI
Xi Jinping, 1 Temmuz 2017’de Hong Kong’un ana vatana geri dönmesinin 20. yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen kutlama toplantısı ve Özel İdari Bölge 5. Dönem Yönetimini göreve başlama törenindeki konuşmasında şöyle demişti:
“Zaman akıp gider. Hong Kong’un ana vatana yeniden kavuşmasından bu yana 20 yıl geçti. Çinlilerin geleneklerine göre bir erkek 20 yaşını doldurduğunda yetişkinlik çağına girmiş olur. İşte bu törenimiz Hong Kong Özel İdari Bölgesi’nin ‘yetişkinlik çağı’na girmesi nedeniyledir. Deyim yerindeyse Hong Kong, ‘bambu ormanları kadar yeşil, çam ormanları gibi hayat dolu’dur. Hong Kong Özel İdari Bölgesi’nin gelişme sürecini gözden geçirirken, şunu büyük bir gururla söyleyebiliriz: Geride bıraktığımız 20 yılda Hong Kong, ana vatanın desteğini arkasına alarak küresel bir vizyon ve yenilikçi bir ruhla çağdaşlık görünümünü durmadan yeniledi. ‘Bir Ülke İki Sistem’in Hong Kong’daki uygulamalarında bütün dünyanın kabulünü kazanan büyük başarılar elde edildi.”
Aradan beş yıl daha geçti ve Xi, 1 Temmuz 2021 Cuma günü bir kez daha Hong Kong’da olarak yeni bir konuşma yapacak ve özel idari bölgenin yönetiminin Carrie Lam’den John Lee’ye devri törenine de katılacak.
SHENZHEN’DAKİ DENG HEYKELİ
Mao Zedong 1975’te eski İngiltere başbakanı Edward Heath’le yaptığı görüşmede, Hong Kong sorununu çözmek için henüz zamanın gelmediğini ifade etmiş, aralarında Deng Xiaoping’in de bulunduğu arkadaşlarını göstererek “Bu onların uğraşacağı bir konu” demişti. Gerçekten de öyle oldu, sorunun çözümü Deng’in uğraştığı başlıca konulardan biri haline geldi ve Hong Kong’un el değiştirdiğini görecek kadar yaşamayı umduğunu sık sık dile getirdi, İngilizlerin arkalarında bırakacakları “zehirli haplar” konusunda da uyarılarda bulundu.
Hong Kong’un Çin’e devrinden yalnızca dört buçuk ay önce yaşamını yitiren Deng Xiaoping, en büyük arzusunun gerçekleştiği günü göremedi ama egemenliğin yeniden devralınmasının formülü “Bir Ülke İki Sistem” politikasının mimarı olarak tarihe geçti.
Bildiğim kadarıyla Çin’deki tek Deng Xiaoping heykeli, Hong Kong’un kara sınırı komşusu Shenzhen’da bulunuyor. Kentin en yüksek noktasında bulunan heykelin yönü Hong Kong’a bakıyor ve Deng o tarafa doğru yürüyor.
Tunca Arslan