China Daily / Yi Xin
Fortune dergisi 1995 Haziran’ında “Hong Kong’un Ölümü” başlıklı bir kapak haberi yayınladı. Fortune Hong Kong’un 1997’de Çin’e geri dönüşünün canlı uluslararası finansal ve gemicilik merkezinin ölüm çanı olacağını iddia etti. Ama 2007’de onun kardeş yayını Time dergisi yanıldıklarını ve “Hong Kong’un hiç olmadığı kadar canlı olduğunu” kabul etti.
Tarih kendisini tekrar ediyor gibi. Hong Kong'un ana vatana geri dönüşünün 25. yıl dönümünde bazı Batılı siyasetçiler ve medya kanalları “Bir Ülke, İki Sistem'in sonunun yasını tutmakla meşguldü. Birçokları gelecek 25 yılın Hong Kong Özel İdari Bölgesi’ne ne getireceğinden endişeliydi. Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping 1 Temmuz’da Hong Kong'un ana vatana dönmesinin 25. yılını kutlamak için yaptığı konuşmada, bu soruya açık ve rahatlatıcı bir yanıt verdi: “İyi bir sistemi değiştirmenin gereği yok… Ve uzun dönemde de bu politikaya uyulması zorunludur.”
“BİR ÜLKE İKİ SİSTEM”
Hong Kong'da “Bir Ülke İki Sistem” politikasının uygulanmasının kendi iniş çıkışları oldu, üç yıl önce yaşanan siyasi kargaşa ve ayaklanmalar bunları en kötüsüydü. Zorlukları aşarak Hong Kong sadece ayakta kalmadı, başarılı da oldu. Dünyanın en serbest ekonomisi, birinci küresel finans, ticaret ve gemicilik merkezi ile Batı ve Doğu kültürlerini harika şekilde birleştirmesiyle en çok sevilen şehir olmaya devam etti.
Yeni Özel İdari Bölge hükümetinin geçen yıl göreve başlaması ile birlikte, şehirdeki fırsatlar bollaştı. Hong Kong Ulusal Güvenlik Yasası ve yeni seçim sistemi olanaklar sağlayan bir siyasi ve toplumsal ortam yarattı. Guangdong-Hong Kong-Macao Büyük Körfez Alanı ve 14. Beş yıllık Kalkınma Planı’nın (2021-25) gösterdiği üzere, Hong Kong'un ulusal ve bölgesel kalkınma yoluyla daha fazla bütünleşmesi devasa fırsatlar yaratacak. Özel İdari Bölge geniş biçimde takdir edilen serbest ticaret geleneği ve hukukun üstünlüğü ile Çin’i dünyaya bağlamakta özel bir rol oynamaya devam edecek.
Yine de Hong Kong'u zor bir mücadele bekliyor, çünkü siyasi bir ayaklanma ve Covid-19 salgınının parçaladığı ve sarstığı bir topluluğu tedavi etmek, büyümeyi yeniden başlatmak için yeni makineler bulmak ve ABD, Çin’i kontrol altına alma çabalarını artırırken artan jeopolitik belirsizlikler içinden geçmek zorunda. Baş Yönetici John Lee Ka-chiu dâhil, geçen hafta yemin ederek göreve başlayan Özel İdari Bölge yönetiminin 4 üyesi ABD'nin yaptırım listesinde.
“Bir Ülke, İki Sistem” politikasının gelecek 25 yılda ve hatta sonrasında istikrarlı bir yol izlemesi için, bu politikanın uygun biçimde anlaşılması gerekir. Bazı kişiler merkezi hükümet tarafından atılan neredeyse her adımı Özel İdari Bölgenin özerkliğinin “aşınması” olarak görüyor. “İki sistem” arasındaki farklılıkları aşırı vurgulayarak, Hong Kong'un “Bir Ülke” politikası altına bütün faydalardan yararlanırken, kendi başına bırakılmasını tercih ediyorlar.
“DOĞU’NUN İNCİSİ”
Bu düşünce ciddi biçimde hatalıdır. Beijing'in bakış açısından bu politika ayrılmaz bir bütündür ve egemenliği korumak, ulusal güvenliği ve kalkınma çıkarlarını korumak en önemli şeydir. “Tek ülke” ne kadar fazla korunursa, Hong Kong “iki sistem” politikası altında o kadar geniş bir alana sahip olur. Özellikle Çin, Hong Kong'u başka bir Shanghai ya da Shenzhen’e dönüştürmek istemediği için; Hong Kong'un ihtiyacı olan şey kendi benzersizliğini korurken ulusal çıkarları geliştiren canlı bir şehir olmaktır. Ama “Bir Ülke, İki Sistem” politikasının işlemesi için, Hong Kong'un iç farklılıkları çözmesi ve uzlaşmak için bir yol bulması gerekir. Uzun zamandır, yerel siyaset ideolojik kutuplaşma tarafından zehirlendi ve anlamlı politika belirlemeyi neredeyse imkânsız kıldı. Sonuç olarak, şikâyetler radikal provokatörler tarafından siyasi karışıklık yaratmak için sömürüldü.
Bu yüzden yeni Özel İdari Bölge hükümetinin “yeni bir sayfa” ve yeni bir dönem başlatma sözünü tutması gerekirken, Hong Kong sakinlerinin etkili iletişim ile ilerlemek için bir yol bulmaya ve şehri daha iyi bir yer yapması gerekiyor. Dünyanın da kendi hesabına, Hong Kong ile ilgili bakış açısını ayarlaması lazım. Dünyanın, şehri Çin içindeki bir “Truva atına” dönüştürmek yerine, şehrin Çin ile dünyanın geri kalanı arasında bir “süper bağlayıcı” olma rolünden yararlanması gerekir. Hong Kong'a karşı sözde kendi siyasi sorumluluklarının çığırtkanlığını yapanlara ve sömürgeci derebeyleri gibi davranmaya devam edenlere gelince, gerçekliğe uyanmalarının zamanı geldi: 2022’deyiz, 1842’de değil.
Eğer tarih bize rehberlik edecekse, hiçbir felaket tellallığı küresel paydaşların Hong Kong'a güvenoyu vermesini durduramaz. “Bir Ülke, İki Sistem” politikasının çöküşünü tahmin edenler yine bozulmaya mahkûmlar. Bu politika başarılı olacak ve “Doğu’nun İncisi” daha da parlak parlayacak.