Güney Kore'yi ziyaret etmekte olan ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin Salı günü Güney Koreli mevkidaşı ile bir araya geldi. Adının açıklanmaması kaydıyla gazetecilere bilgi veren üst düzey bir ABD yetkilisi, 'tehlikeli havadan havaya müdahaleler' ve Güney Çin Denizi'nde ' askeri deniz aracı grupları' kullanımı da dâhil olmak üzere 'istikrarı bozucu ÇHC [Çin Halk Cumhuriyeti] operasyonel faaliyetlerinde keskin bir artış' olduğunu iddia ederek yine Çin'i hedef aldı.
Austin Filipinler'i ziyaret etmek üzere Güney Kore'den ayrılacak. Yetkili muhtemelen Austin'in Filipinler'de söyleyeceklerini daha önceden dile getirdi. Sözde Çin tehdidini abartan bu basmakalıp sözler dizisi insanları sıkmış olmalı.
Austin, Filipinler'e varmadan önce, ABD medyası Austin'in Filipinler Devlet Başkanı Ferdinand Romualdez Marcos Jr. ile biri Luzon Adası'nda, diğeri de geçtiğimiz Kasım ayında ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris'in ziyaret ettiği Palawan'da bulunan Filipin üslerinde dört ABD askeri tesisinin açılması için anlaşmaya varacağını söyleyerek 'büyük bir haber' pompalamaya başladı.
Bu iki yer sırasıyla Çin'in Taiwan adasına ve Nansha Adalarına yakın bulunuyor. ABD'nin Çin'i hedef alma niyeti daha bariz olamazdı. Halihazırda ABD ordusunun Filipinler'de dönüşümlü olarak beş üssü bulunmaktadır. Bu sayıya dört tane daha eklenmesi, ABD-Filipinler askeri iş birliğinin bir adım daha ileri gitmesi anlamına gelecektir. ABD'nin çabaladığı da tam olarak budur.
Filipinler, Marcos'un başkan seçilmesinden sonra, Washington'un tavlamak için kilit hedefi haline geldi.
Joe Biden, Marcos'u tebrik etmek için arayan ilk yabancı lider oldu ve üst düzey Washington yetkilileri Filipinler'i yoğun bir şekilde ziyaret etti. Eğer böyle bir anlaşmaya varılırsa, bu, aylardır süren çabaların bir sonucu olarak görülebilir.
Bu kadar çok diplomatik ve siyasi kaynak harcayan ABD Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon'un yerel seçmenleri rahatlatmak için gerçekten de bazı makul 'siyasi başarılar' elde etmesi gerekiyor ve bunlar PowerPoint'te sunum şeklinde kaleme alındığında daha iyi duruyor.
ABD, Çin ile başa çıkabilmek için dünyanın dört bir yanında, özellikle de Çin'in etrafında koşturup duruyor. Bu, çok meşgaleli ve bir o kadar da yorucu olmalı. Washington'un Çin stratejisi borsada işlem gören bir şirketle kıyaslanırsa, yatırımcıların parasını yanlış bir şekilde israf ediyor denilebilir. Bırakın kâr elde etmeyi, çok tüketip az değer üreten dipsiz bir kuyu. Gidişatını değiştirmezse er ya da geç iflas edecektir.
ABD-FİLİPİNLER ASKERİ İŞ BİRLİĞİ
ABD ve Filipinler askeri müttefiktir. Askeri ilişkilerin güçlendirilip güçlendirilmeyeceği ve nasıl güçlendirileceği iki ülke arasındaki bir mesele olmalıdır. Oysa şu anki sorun, Filipinler kendi güvenliğini sağlamak isterken, Washington'un Filipinler'e 'tuzak kurmak' için her yolu denemesi, iki ülke arasındaki iş birliğini kasıtlı olarak 'Çin tehdidine' bağlaması ve Filipinler'i Çin ile çatışmanın ön cephesine itmeye çalışmasıdır. Bu ikisi arasındaki fark açıktır. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in geçen yıl Filipinler'e yaptığı üst düzey ziyaret ABD'nin 'güvenlik taahhüdünü' yeniden teyit ederken Manila, 'bölgedeki gerilimin daha fazla tırmanmasını' göze alamayacağını söyledi. Manila, geçtiğimiz birkaç yıl boyunca her zaman stratejik ölçülülüğünü korumuştur ve ulusal çıkarlarının nerede yattığını çok iyi bilmektedir.
Filipinler, ABD ile askeri iş birliğinin 'herhangi bir üçüncü tarafı hedef almadığını' vurgulamaktadır. Amerikalılar da bunun sebebinin Filipinler'in Çin ve ABD arasında 'taraf seçmek' istememesi olduğunu bilmektedirler. Bu tutum hem net hem de katidir. Ancak 'üçüncü taraf' olarak Çin'i hedef almasaydı, ABD'nin Filipinler'e yaklaşmaya bu kadar büyük bir ilgisi olmazdı. Başka bir deyişle, ABD ve Filipinler'in tutumları ve çıkarları arasında temel farklılıklar var ve bu durum Filipinler'in dikkatli bir denge kurmasını gerektirmekle kalmıyor, aynı zamanda Washington'un diplomatik maliyetlerini arttırıp diplomatik etkinliğini de zayıflatıyor.
FİLİPİNLER SAVAŞ VE KAOS İSTEMİYOR
Şimdiyse Washington'daki üst düzey yetkililer Filipinler ile 'Taiwan Boğazı krizi' hakkında konuşmaya daha hevesli hale gelmekteler. Amerikan kamuoyu da aynı yolu izleyerek Filipinler'in Taiwan Boğazı’ndaki durumdan son derece endişe duyduğunu sık sık çarpıtarak dile getirmiş ve Manila'nın olaya müdahil olabileceğini ima etmiştir. Bununla birlikte, Taiwan sorununun Filipinler ile hiçbir ilgisi yoktur. Marcos, Financial Times'a verdiği son özel röportajda 'tek Çin' politikasını yineledi ve birçok kez 'barış 'tan söz etti. Bu durum, Taiwan Boğazı konusunda sıçramadan zarar görmemek için Filipinler'in savaş ve kaos istemediğini göstermektedir. Manila için Taiwan Boğazı meselesinde gerçek kışkırtıcının kim olduğunu net bir şekilde görmek özellikle önemlidir.
Büyük güçlerle ilişkilerini ihtiyatlı bir şekilde nasıl dengeleyeceği Manila için büyük bir sınavdır, ancak geliştirebileceği ölçü kendi ulusal çıkarlarının ekseninde şekillenmelidir. Filipinler bir zamanlar ABD'nin sömürgesiydi ve halen Asya-Pasifik bölgesinde ABD'nin askeri müttefikidir. ABD ordusunun denizaşırı en büyük üssü bir zamanlar Filipinler'deydi, ancak Filipinler 1992 yılında üssün egemenliğini ABD'den geri aldı. ABD karşısında, diğer bazı ülkelerin aksine, Filipinler genel olarak egemen bir devletin bağımsızlığını sergilemiştir. Filipinler'in de bu çizgiyi sürdürmesini ve stratejik kararlılığını ve siyasi ferasetini sergilemesini umuyoruz.