İstanbul Gelişim Üniversitesi'nden (İGÜ) Klinik Psikolog Dr. Öğr. Üyesi Haydeh Faraji, kişilik bozukluklarının kökenlerinin, çocukluk ve ergenlik döneminde oluştuğunu, ‘borderline' kişilik oluşumu ve bozukluğunda en önde gelen özelliklerin başında terk edilme duyarlılığı ve öfke duygusu olduğunu belirtti.
Faraji, borderline kişilik özelliklerinin yüksek olmasının gelecekte gelişebilecek borderline kişilik bozukluğuna işaret ettiğini ve genç bireylerde tespit edilip müdahale edilmesi durumunda ilgili sorunların yerleşik bir bozukluğa dönüşmeden çözülebileceğini kaydetti.
Faraji, kişinin kimlik duygusunda, ilişkilerinde ve davranışlarında süreğen dengesizliğin olduğu bir bozukluk olan borderline kişilik bozukluğunun; meslek hayatında, sosyal ilişkilerde işlev bozukluğu da dahil olmak üzere birçok psikososyal ve finansal soruna yol açtığını bildirdi.
Özellikle ergenlerde şiddetli borderline kişilik özelliğine sahip olmanın, yetişkinliğe geçerken becerileri olumsuz etkileyebileceğini belirten Faraji, ‘Borderline kişilik bozukluğunda (BKB) duygular olumsuz, yoğun ve değişkendir. Özellikle öfke, duygusal değişkenlikte kilit rol olarak karşımıza çıkar. Aynı zamanda borderline ergenler bir an çok mutlu görünürken, bir an sonra öfkeli, ağlamaklı ya da heyecanlı hale gelebilir, hızlı bir şekilde de sakinleşmiş hale bürünebilir. Hastalık kemikleşmeden erken yaşta öncül görünümlerinin belirlenebilmesi hastalığın bireysel ve toplumsal maliyetini düşürmede oldukça önemlidir.' ifadelerini kullandı.
BOZUKLUĞA EN ÇOK ANKSİYETE BOZUKLUKLARI EŞLİK EDİYOR
Haydeh Faraji, 2018'de yapılan araştırmalara göre, acil servise başvuran intihara meyilli ergenlerin yüzde 78'inde sınırda kişilik özelliği düzeylerinin önemli ölçüde yüksek olduğunu aktararak, şunları kaydetti:
‘Borderline kişilik bozukluklarına anksiyete bozuklukları, duygudurum bozuklukları, yeme bozukluğu, alkol/madde kötüye kullanımı ve bağımlılığı gibi çeşitli bozukluklar da eşlik ediyor. Bozukluğa ise en çok anksiyete bozukluğu eşlik etmekte. Aynı zamanda borderline bozukluk olan kişiler, diğer psikiyatrik bozuklukları olanlara göre daha fazla tedavi gördüğünden daha az eğitim niteliği elde ediyor. Dolayısıyla da daha fazla işsizlik sorunu ile karşılaşılıyor.'
