Türkiye ile Yunanistan arasındaki son gerilimi “Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’in Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Kongresi’nde Türkiye’yi de hedef aldığı konuşmasıyla başlayan bir sürecin devamı” olarak nitelendiren Mehmet Ali Güller’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Kongre’deki konuşmanın ardından hatırlanacağı gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Miçotakis’i sildiğini söylemişti. Son olarak da bugün Erdoğan’ın ‘Şaka yapmıyorum, ciddi konuşuyorum. Adaları silahlandırmaktan vazgeçin’ açıklamasıyla daha da üst bir noktaya sıçramış oldu.
Bu meselenin ne olduğunu anlamamız için bizim 2019 yılına gitmemiz gerek. ABD, yaklaşık 1,5-2 yıldır Yunanistan’ı garnizon yapmaya çalışıyor. 1,5-2 yıl öncesine gittiğimizde de karşımıza bir NATO planlaması çıkıyor. NATO’nun 2019 tarihli Baltık Planı ile ABD’nin Yunanistan’ı bir garnizona çevirmesi birbirini bütünleyen iki Amerikan projesiydi. Biz o Baltık Planı’nı önce Erdoğan’ın ‘NATO, YPG’yi terör örgütü olarak tanımazsa Baltık Planı’nın kabul etmeyiz’ dediği bir süreç olarak biraz yaşadık. Fakat netice itibarıyla NATO, YPG’yi terör örgütü olarak tanımadı. Erdoğan, Baltık Planı’nın kabul edip geldi. Şimdi o Baltık Planı’nın bir bütünleyeni olarak da Yunanistan’ın garnizona çevrilmesi durumu var. ABD’nin Arktik-Akdeniz stratejik hattı inşa etmeye çalıştığını daha önce de belirtmiştik. Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üye yapılmaya çalışılması, 2019 Baltık Planı, Ukrayna-Polonya merkezli Doğu Avrupa, Batı Karadeniz ve Dedeağaç’tan başlayıp Girit Adası’ndaki Suda Üssü’ne Doğu Akdeniz’in en stratejik yerinde bir üs bulunmasına kadar uzanan geniş bir hat inşa etmeye çalışıyor, ABD. Biz de ne yazık ki, NATO üyesi olarak bu planlamaya dolaylı da olsa Baltık Planı’nda olduğu gibi bazen fiilen destek verdik. Bu noktaya geldik.
“YUNANİSTAN, ABD ÜSLERİYLE DOLU”
Bugün Yunanistan’ın Amerikan üsleriyle dolmasına elbette itirazımız olmalı. Çünkü bunlar Yunanistan’ın bir Amerikan gücünü arkasında hissederek Türkiye’ye karşı kendi tezlerini daha cesurane bir şekilde dillendirmesine neden oluyor. Elbette bu yönden karşı çıkılması gerekiyor ama diğer yandan bu sürece NATO içinde kendi elimizle kendi ayağımıza sıktığımız bir süreç olarak da bunun analizini mutlaka yapmamız gerekiyor. Yunanistan’ın bir Amerikan garnizonuna dönüşmesi, bugüne kadar hiçbir çıkarımızı NATO içinde veto kartını kullanmak düzleminde elde edemediğimizin en tipik göstergesidir.
Erdoğan haklı olarak ‘adaları silahlandırmaktan vazgeçin’ diye Yunanistan’ı uyarıyor. Peki, 20 yıldır Yunanistan bu adaları adım adım, teker teker silahlandırırken en başında tepki gösterseydik bu noktaya gelir miydik?
Hesapları hep bir rekabet içinde yaparsak tuzağa düşmüş olur. Çünkü ‘Yunanistan, Fransa’dan ve ABD’den savaş uçağı aldı, havada üstünlüğü sağladı’ vs… deyip, biz de F-35’ler için birtakım tavizler verip o programa katılırsak ya da F-16’ları çoğaltmayı planlarsak o tuzağa düşmüş oluruz. O zaman ABD, her iki tarafa uçak satmış ve yine kazanmış taraf olacak. Burada özenle üzerinde durulması gereken şu; Yunanistan’ın aklıselim bir kitlesi var. Yani ülkesinin bir Amerikan garnizonuna dönmesine karşı çıkan önemli bir kesimi var. Onlara şu mesajı vermemiz gerek; Türkiye ile Yunanistan arasındaki ‘Ege Sorunu’ emperyalizmin tuzaklarına bir şekilde düşe düşe karşılıklı olarak birbirimizi kulana kullana Ege Denizi’nden iki toplum olarak aslında faydalanmıyoruz. Burada böyle bir gerçeklik var. Oysa her iki ülke bir araya gelerek Ege Denizi’nden faydalanmayı önüne koysa, bu sadece turizm ve petrol için değil, bir stratejik hat olarak düşünülse bir barış denizi haline getirir.’ Fakat ne yazık ki, Yunanistan son dönemde Miçotakis ile birlikte bunun altını torpilleyen ve ülkesini kendi ifadesiyle de ‘Amerika’nın ayaklarının altına seren’ bir yöntem modeli seçti.
“YUNAN HALKI HÜKÜMETLERİNİ SORGULAMALI”
Bu noktadan sonra Türkiye’nin Yunanistan, Doğu Akdeniz ve Karadeniz meselesini stratejik bir paket olarak değerlendirmesi gerekiyor. Bunların tek tek çözümü yok. Böyle değerlendirdiğimiz zaman da Türkiye’nin ABD ile ilişkisi ve Türkiye’nin Avrasya ile ilişkisi bağlamında bir tahterevalli inşası gerekiyor. Bu konuların tek tek çözülmesi mümkün olmayan bir durumdayız.
İşin bir de şu yanı var; Miçotakis’in izlediği bu siyaset Yunan kesimleri içinde Türkiye’ye karşı ABD’nin gücünü elde etmenin tam da bir avantaj olarak kullanabileceği bir zemin olarak düşünülüyor. Bu büyük bir hayal. Böyle bir hayal 100 yıl önce de Yunanistan’a kaybettirdi. O zaman da İngilizlerin arkalarında olmalarını Anadolu topraklarında bir kazanım elde etmenin avantajı olarak düşünüp tarihi bir hata yaptılar. Şimdi bunu o düzleme taşıma şansları hiç yok ama ‘Adaları silahlandıralım, ABD nasıl olsa arkamızda onu yapalım, bunu yapalım’ demenin Yunanistan’a kazandıracağı hiçbir şey yok fakat kaybettireceği çok şey var. Bu nedenle Yunan halkının hükümetlerinin bu politikalarını sorgulayan bir tablo içinde olmalarında büyük yarar var.”