Erdem Kurtuldu’nun çevirip yayıma hazırladığı “Klasik Çin Şiirinden Seçmeler” (Yapı Kredi Yay., 2010) kitabında 23 şiiri bulunan, Luoyang-Henan doğumlu Du Fu (712-770), Tang döneminin en ünlü şairlerinden biri. Kitapta duru bir Türkçeyle çevrilmiş şiirlerin yanı sıra şairle ilgili doyurucu bilgiler de yer alıyor.
Doğduktan kısa süre sonra annesini yitiren Du Fu teyzesi tarafından yetiştirilmiş. Genç yaşta ölen ağabeyiyle birlikte üvey annesinden olma üç erkek ve bir kız kardeşi varmış. Du Fu şiirlerinde kardeşlerinden söz etmesine rağmen üvey annesinden hiç bahsetmemiş.
735 yılında ilk mandarin sınavına girmesine rağmen başarılı olamayan Du Fu, 740’ta memur olan babası ölünce onun yerine geçme hakkını kardeşlerinden birine bırakmış. 745 yılında tanıştığı, Tang döneminin en büyük şairi Li Bai’nin etkisinde kalarak ustası için ya ona ithaf edilmiş ya da onu konu alan bir düzine şiir yazmış. 754’te bölgesel açlık yüzünden ailesiyle Fengxian’a taşınmış, 755’te oğlu açlıktan ölmüş ve bu kez Fuzhou’ya göç etmiş. Aynı yıl başlayıp sekiz yıl süren An Lushan İsyanı nedeniyle evsiz kalıp oradan oraya sürüklenmiş. 756’da beş yılını geçireceği Chengdu’daki sazdan kulübesine yerleşmiş ve tüm zorluklara rağmen hayatının en mutlu dönemini geçirip bol bol şiir yazmış. 768’de tekrar yollara düşmüş ve 770’te Hunan eyaletinin Tanzhou şehrinde ölmüş.
Kitapta Du Fu’nun Çinlilerce “tarihçi şair” diye anıldığı, şiirine Konfüçyanizmin egemen olduğu, Li Bai’den daha ağırbaşlı ve çağının sorunlarıyla daha ilgili bir şair olarak bilindiği de belirtiliyor.
GEZGİN BİR HAYAT
Yao Dan’ın “Çin Edebiyatı / Şarkılar Kitabı’ndan Günümüze Köklü Gelenek” (çev: Sinan Baykent, Kaynak Yayınları, 2016) adlı kitabında Du Fu’yla ilgili çok daha fazla ve ayrıntılı bilgi veriliyor. Yao Dan’dan öğrendiğimize gör, Du Fu Erken Tang Hanedanlığı döneminde tanınmış bir şair olan Du Shenyan’ın torunuymuş. Yao Dan şöyle yazıyor:
“Eşi benzeri görülmemiş bir bolluk bereket döneminde doğan ve Konfüçyüsçü düşünceyi kutsayan, devlet hizmetinde çalışma geleneğini sürdüren bir aileden büyüyen Du Fu, doğal olarak politik hayata karışma eğilimindeydi. Yedi yaşındayken şiir okumaya başladı ve on beş yaşındayken yazmış olduğu şiirler de büyük beğeni kazandı. Yirmi yaşında geldiğinde, gezgin bir hayata başladı.”
Yao, Luoyang’da tanışan ve hemen yakın arkadaş olan, şiir ve dünyevi meseleler hakkında konuşan Li Bai ve Du Fu’nun birlikte seyahat ettiklerini de vurguluyor.
MICHAEL WOOD’UN KİTABI
Du Fu’yu hatırlamamın nedeni, İngiliz tarihçi-yazar ve belgeselci Michael Wood’un onun hakkında bir kitap yazmış olması. Truva Savaşı’ndan Büyük İskender’e, Shakespeare’den İngiltere’nin köklerine kadar çok sayıda çalışmaya imza atan Wood, 2020’deki “Çin’in İzinde” adlı kitabından sonra şimdi de Du Fu’nun yaşamını ve seyahatlerini kaleme almış: “Du Fu’nun İzinde” (In the Footsteps of Du Fu).
“Shakespeare ya da Dante gibi onun şiirleri de zamanın ötesinde bir yankı uyandırıyor, bu da her zaman güncel kalmasını sağlıyor ve modern nesle yeni bir şeyler sunuyor” diyen Wood, Du Fu’nun şiirlerine ilham veren yerleri anlamak için onun izinden gitmiş, şiirlerindeki dostluk, aile, insanın çektiği acılar gibi temaların kaynağını araştırmış, resimlerle de süslenen kitabında. Dilerim dilimize de çevrilir.
Noktayı, Du Fu’nun “Yükseğe Tırmanmak” şiiriyle koyayım:
Sert rüzgâr karışıyor maymun çığlıklarına
Adacık pak, kum bembeyaz, kuşlar ters uçmakta.
Ağaç yaprakları savruluyor dört bir yana,
Uçsuz bucaksız Yangtze her an çağıldamakta.
Güzün üzgün misafiri ben bunca uzakta,
Onca hastalıktan sonra yalnız çıktım dağa.
Keder ne, şakaklarımdaki kırağı yeter,
Yokluk sonunda şarabı da bıraktırdı ya.