Suudi Arabistan, İran ve Çin 10 Mart'ta Beijing'de ortak bir bildiri yayınlayarak iki Ortadoğu ülkesinin diplomatik ilişkilerini yeniden başlatacağını ve yedi yıldır askıya alınmış olan önemli ikili anlaşmaları hayata geçireceğini duyurdu. Çin'in arabuluculuğuyla mümkün olan bu nadir, yüksek profilli diplomatik gelişme, Beijing'in özellikle diplomatik arabuluculuk açısından küresel etkisini genişletmektedir. Bu gelişmenin Orta Doğu'ya istikrar getireceği ve bölgedeki diğer ülkeler arasındaki ilişkilerin normalleşmesini teşvik edeceği de bir gerçek.
Çin'in başarısı artık daha da teselli edici çünkü dünya onu Orta Doğu'da önemli bir oyuncu olarak değerlendirmiyordu ve ABD ile Rusya'nın bölgedeki en etkili siyasi aktörler olduğunu düşünüyordu. Eski başkan Jimmy Carter'ın 1978'de Camp David'de arabuluculuk yaptığı Mısır ve İsrail arasındaki barış anlaşması ve 1993'te Filistin ve İsrail arasında imzalanan ve eski başkan Bill Clinton tarafından gözetilen Oslo Anlaşmaları da dahil olmak üzere bölgedeki büyük barış girişimleri genellikle ABD tarafından sağlanmıştır.
Suudi Arabistan ve İran arasında Çin'in arabuluculuğunda yapılan görüşmeler ise gizlilik içinde yürütülmüştür. Bu nedenle diplomatik camia, medya ve yorumcular iki oturum sırasında yayınlanan üçlü bildiri karşısında şaşırdılar ancak Çin'in Orta Doğu'daki iki büyük rakibi başarılı bir şekilde bir araya getirdiğini kabul etmek zorunda kaldılar. Çin'in üst düzey diplomatı Wang Yi ile Suudi Arabistanlı ve İranlı mevkidaşlarının beş gün süren kapalı kapılar ardındaki görüşmelerinden olumlu bir sonuç elde edildi.
TÜM BÖLGEYİ ETKİLEYECEK
Ortak açıklamada Çin'in oynadığı kilit rol ve Suudi Arabistan ile İran'ın ilişkilerini düzeltmeye yönelik güçlü arzusu vurgulanmaktadır. Açıklamada, bu toplantının Cumhurbaşkanı Xi Jinping'in Suudi Arabistan ve İran'ın iyi komşuluk ve dostluk ilişkileri geliştirmesine yardımcı olma girişimine yanıt niteliğinde olduğu ve Cumhurbaşkanı Xi ile iki ülke liderleri arasında varılan mutabakata uygun olarak gerçekleştirildiği vurgulanmaktadır. Aynı önemle, Riyad ve Tahran 2001 tarihli güvenlik iş birliği anlaşmasını ve 1998 tarihli ekonomi, ticaret, yatırım, teknoloji, bilim, kültür ve spor gibi alanları kapsayan kapsamlı ikili iş birliği anlaşmasını 'aktif hale getirme' konusunda mutabık kalmışlardır.
Bu gelişmenin olumlu etkileri Suudi Arabistan ile Katar arasındaki kırılgan ilişkilerin normalleşmesine de yardımcı olabilir. Suudi Arabistan'la arasına mesafe koyan ve İran'la ilişkilerini sürdüren Katar, Suudi Arabistan liderliğindeki küçük ittifak tarafından yaptırımlara maruz kalmış ve izole edilmişti. Dolayısıyla Suudi Arabistan-Katar ilişkilerinin tamamen düzelmesi Körfez ülkelerinin birleşmesine yardımcı olacak ve birçok iniş çıkış yaşayan Körfez İşbirliği Konseyi'nin bütünleşmesini teşvik edecektir. Keza bu gelişme, Suriye'nin 12 yıl boyunca Arap Birliği tarafından izole edildikten sonra Arap dünyasına geri dönmesi için fırsatlar yaratabilir. Ayrıca İran'ın etkisi altında olduğu söylenen Yemen'deki Husi milislerini tutum ve stratejilerini değiştirmeye ve Yemen'deki iç savaşı sona erdirmek için Suudi Arabistan'la görüşmeler yapmayı kabul etmeye sevk edebilir. Suudi Arabistan uzun süredir Husi milislerini İran'ın vekili olmakla ve kendisine stratejik bir tehdit oluşturmakla suçlarken Tahran da Riyad'ı Yemen'in içişlerine acımasızca müdahale etmekle eleştiriyor. Ayrıca Suudi Arabistan-İran ilişkilerinin yeniden tesis edilmesiyle birlikte, İsrail'e karşı olan iki radikal milis – İran'ın iradesi doğrultusunda hareket eden Lübnan Hizbullah'ı ve Filistin Hamas'ı – Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkeler tarafından 'terör örgütü' kara listesinden çıkarılabilir.
TEK KRİZ UKRAYNA DEĞİL
Ortak bildirinin yayınlanmasının ardından Wang, diğer büyük ülkelerin çözmeye çalışması gereken başka hassas konular da olduğunu belirterek, uluslararası toplumun ilgisini hak eden tek konunun Ukrayna krizi olmadığını söyledi. Wang, her iki taraf için de kabul edilebilir çözümler bulmak için eşitlik ve karşılıklı saygıya dayalı diyaloğun önemini vurguladı. Riyad ve Tahran arasındaki gizli toplantının arabulucusu olarak Wang'ın amacı Orta Doğu'da barış ve istikrarı teşvik etmektir. Mart 2021'de, o dönemde devlet konseyi üyesi ve dışişleri bakanı olan Wang, Suudi Arabistan da dahil olmak üzere altı Orta Doğu ülkesini ziyaret etti ve Çin ile İran arasındaki 25 yıllık stratejik işbirliği çerçeve anlaşmasını tanıttı.
Ocak 2022'de Jiangsu eyaletinin Wuxi kentinde bir 'Orta Doğu Haftası' düzenleyerek Suudi Arabistan ve İran'ın da aralarında bulunduğu altı Orta Doğu ülkesinin dışişleri bakanlarıyla bir araya geldi. Bu faaliyetler Çin'in Orta Doğu meselelerine büyük önem verdiğini göstermekle kalmadı, aynı zamanda bölge ülkelerinin Çin'e olan güvenini arttırdı ve Suudi Arabistan ile İran arasındaki gerilimin azaltılmasına yardımcı oldu. Xi'nin 2022 sonunda Suudi Arabistan'a yaptığı ziyaret, Çin-Arap zirvesi ve Çin-Körfez İşbirliği zirvesi Çin-Arap ilişkilerini yapısal hale getirmeye itti. Bu da İran'ı Çin ile işbirliğini güçlendirmeye teşvik etti ve İran Cumhurbaşkanı Ebrahim Raisi'nin Şubat 2023'te Çin'i ziyaret etmesine neden oldu. Bu iki üst düzey diplomatik ziyaret Suudi Arabistan-İran ilişkilerinin gelişmesinde kilit rol oynadı. Bölgedeki komşuların Riyad ve Tahran'ın yakınlaşmasına yönelik güçlü bir arzu gösterdiğini de unutmamak gerekir.