Haber / Yorum: Gökhun Göçmen:
Ukrayna krizin silahlı ihtilafa dönüşmesiyle birlikte uluslararası toplum Çin ve Rusya arasındaki ilişkinin boyutlarını hiç olmadığı kadar dikkatle takip ediyor. Batı basınında bir kesim Çin ve Rusya arasında kama sokmak adına Beijing’in Moskova’yı “terk ettiğini” öne sürerken, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) başını çektiği kamp iki ülkenin ilişkisini “müttefiklik” olarak tanımlama gayretinde. Washington bu anlatısını güçlendirmek için Çin’in dünyanın en yetkin ve doygun mühimmat kapasitelerinden birine sahip Rus ordusuna silah gönderdiği türünden iddiaları dolaşıma sokmakta beis görmüyor.
İlk bakışta, Beyaz Saray’ın böylesine bir “hikâye” üzerinden Çin’den Rusya’ya gidecek yardımları engellemek ya da ön almak istediği düşünülebilir. Buna karşın Washington yönetiminin daha geniş bir perspektifle düşünmesi ve Çin-Rusya ortaklığını yanlış resmederek dünyanın geri kalanını kendi liderliği altında seferber etmek istemesi daha olası. Zira Çin ve Rusya arasındaki ilişki ABD’nin tasvir ettiğinin aksine bir ittifak değil.
ÜÇÜNCÜ TARAFI HEDEF ALMIYOR VE ESNEK
Putin’in 2000 yılında devlet başkanı olmasından bir yıl sonra imzalanan “İyi Komşuluk, Dostluk ve İş Birliği Anlaşması” ve sonrasındaki açıklamalar tarafların neden ısrarla ittifaklardan kaçındığını kanıtlıyor. Eski Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Aleksander Losyukov, anlaşmanın neden bir ittifak olmadığını “Çin ile ortaklık ne sivil, ne de askeri bir birlikteliktir. İki ülke arasındaki ortaklık kesinlikle Batılı bir ülkeye karşı değildir. Batı, ne Çin’in ne de Rusya’nın aşmayı düşünmediği birtakım çizgiler olduğunu anlamalıdır.” ifadeleri ile açıklamıştı.
Çin ile Rusya arasında imzalanan İyi Komşuluk, Dostluk ve İş Birliği Anlaşması’ndan 21 yıl sonra da tarafların aynı noktada durduğu görülüyor. Nitekim 4 Şubat 2022 tarihli Xi-Putin bildirisinde liderler iş birliğinde “sınır ve yasak” olmadığını aktardıktan hemen sonra bu yeni tipteki ilişkinin üçüncü bir tarafı hedef almadığı için Soğuk Savaş döneminin modelinden daha üstün olduğunu belirttiler. Rusya’nın Çin Büyükelçisi Antony Denisov ise harekâtın 100. gününe yaklaşıldığı sırada ortaklığın ittifaklara nazaran daha esnek olduğunun altını çiziyordu.
İDEOLOJİK TEMELLİ BÖLÜNMELERDEN FARKLI
Rusya harekâtından sonra kameralar karşısına geçen Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Chunying de şu hususları bir kez daha belirtme ihtiyacı duydu:
“Çin-Rus ilişkilerinin ittifaksızlık, çatışmasızlık ve üçüncü tarafı hedef almadığını vurgulamalıyım. Bu, ABD’nin küçük grupları bir araya getirme ve kutuplaşmayı tetikleyerek yarattığı çatışma ve ideoloji temelli bölünmeden temelden farklı. Çin’in ‘ya düşmanımsın ya dostumsun’ türünden Soğuk Savaş düşüncesinde, sözde ittifaklar bulamacında ve küçük klikler yaratmada bir çıkarı olmadığı gibi böyle bir yolu izleme arzusu da bulunmuyor. ABD tarafının Çin-Rus ortaklığına daha fazla çalışmasını öneririm. Çin ve Rusya stratejik iletişimi ve koordinasyonu uluslararası ilişkilerde Birleşmiş Milletler’in (BM) koordinasyonuna sıkıca bağlı kalmayı ve BM şartları ile uluslararası hukuku savunmayı amaçlamaktadır.”