CGTN / Stephen Ndegwa
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi’nin (OHCHR), insan hakları raporu konusunda gerçek bir bakış açısına aşina olması beklenirdi. Ancak görünüşe göre, mevcut ve ortaya çıkan küresel koşullar insan haklarının gerçek niteliği konusunda dünyayı eğitmesi için Çin’e sorumluluk yükledi.
Çin, 13 Eylül’de BM İnsan Hakları Konseyi’nin (UNHCR) 51. olağan oturumunda insan hakları raporu konusundaki müzakereyle bu rolü bir kez daha oynadı. Çin’in Cenevre’deki BM Ofisi Daimi Misyonu temsilcisi Chen Xu’nun açıklamaları, foruma katılan 30 ülkenin duygularını yansıttı. Bu ülkelerin çoğunun gelişmekte olan ülkeler olması öğreticidir, bu, söz konusu ülkelerin uzun süredir onlara insan hakları niteliğini dayatan bazı Batılı ülkelerin kaprislerine karşı savunmasız oldukları anlamına gelmektedir. Chen’in açıklamaları, küresel toplumun ülkelerin insan hakları sicilini izleme ve değerlendirmede göz önünde bulundurması gereken birkaç uygun konuyu akla getirdi. Bir, Batılı ülkelerin kendilerinden başka herkes için insan haklarını ölçmede kullandığı ölçüyü kim belirliyor? İki, bu son zamanların kendini beğenmiş küresel başkanlarına bu rolü kim biçti? Üç, örneğin niçin bir yandan cinayeti kınayan ve diğer taraftan suçu işleyene bağlı olarak aynı kötülüğe göz yuman bir çifte standart?
BATI MEDYASI GERÇEKLERİ MANİPÜLE EDİYOR
Batı, jeopolitik rakiplerini tecrit etmek ve etkisiz hale getirmenin en etkili yollarından biri olarak insan haklarını siyasallaştırmaya ve silah haline getirmeye devam ediyor. Öne çıkan vakalardan biri, Çin’in son derece verimli Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Müslümanların insan hakları ihlalleriyle ilgili kötü niyetli iddialardır. Batı, bölgedeki üretim ve ürünlerin boykot edilmesi çağrısı yaparak Xinjiang ekonomisini sabote etmek için temelsiz iddiaları kullandı. Ancak kim kimi kandırıyor? Dünya, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) gibi ülkelerin, Orta Doğu’dan Afganistan’a kadar bütün dünyada Müslüman nüfusa nasıl travma yaşattığına tanık oluyor. On binlerce Müslüman ABD’nin demokrasi ve terörle mücadele adına yaptığı insanlık dışı askeri hareketleri yüzünden öldü.
Şimdi Covid-19 salgını, insan haklarının temel niteliği ve öncelikleri konusunda bize hayati öneme sahip dersler öğretti. Chen konuyu bu bakış açısına yerleştirdi: “Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, sosyoekonomik kalkınmayı etkileyen Covid-19 salgınının canlanmasıyla, insanların ekonomik, sosyal, kültürel, gelişme ve sağlık haklarına daha fazla önem verilmelidir.” dedi. Bu, yakın zamanda CNN’nin uluslararası muhabiri Christiane Amanpour’un Kenya Devlet Başkanı William Ruto ile yaptığı röportajda ortaya çıkan bir sorundur. Amanpour Ruto’ya Kenya’daki eşcinsel hakları konusundaki tutumunu sordu. Ruto, Kenya’nın herkese saygılı olduğunu, eşcinselliğin “Kenya halkı için büyük bir sorun olmadığını” söyledi. Her halükârda, saygı iki yönlü bir işlemdir ve Kenya halkının kültürel inanışlarına karşılık bekler. Her neyse şu anda ülke liderliği işsizlik, çırpınan bir ekonomi, kuraklık ve Covid-19 salgınının sosyoekonomik etkileri dâhil ciddi sorunlarla boğuşuyor. Ülke önemli bir nüfusu etkilemesine rağmen, vatandaşlarının eşcinsel haklarının açıkça tartışılabileceğini düşündüğü bir aşamaya ulaşmadı.
ÇİN SON 13 YILDA İNSAN HAKLARI KONUSUNDA ÜÇ EYLEM PLANI YÜRÜRLÜĞE KOYDU
Bu insan hakları için bir finansman konusunu gündeme getiriyor. Batı, eşcinsel haklarını desteklemek ve bencil çıkarların olduğu diğer alanları finanse etmek için her yıl milyonlarca dolar ayırırken, gerçek sorunlar yetersiz finanse edilmeye veya tamamen görmezden gelinmeye devam ediyor. Gelişmekte olan ülkelerin çocukların açlığı ve yetersiz beslenmesini çözmek ve nüfusunun büyük bölümünü etkileyen farklı hastalıkları tedavi etmesi için acil fonlara ihtiyacı bulunmaktadır. Çin 2009 yılından bu yana insan hakları konusunda üç eylem planını yürürlüğe koydu. Eylül 2021’de açıklanan “Çin’in İnsan Hakları Eylem Planı (2021-2025)” başlıklı son raporu, ülkenin sosyoekonomik ilerlemesinin, ülkenin ulusal ve uluslararası seviyede insan hakları siciliyle uygun olduğuna işaret ediyor. Gerçekten de raporda yer alan insan haklarının sonraki aşaması, Çin’in modern bir sosyalist ülke inşa etmedeki İkinci Yüzyıl Hedefi’ne doğru yeni bir yolculuğa çıktığı 2021 yılından 2025 yılına kadar beş yıllık dönemle eş zamanlıdır.
Yeni Eylem Planı insan haklarına saygı duyulması ve insan haklarının korunmasıyla ilgili anayasal ilkeye ve 2035 yılına kadar Ekonomik-Sosyal Kalkınma ve Uzun Vadeli Hedeflere yönelik 14. Beş Yıllık Planın ana hattına bağlıdır. Bu plan aynı zamanda bütün dünyada her zaman kanıksanmış şeyleri yeniden gözden geçirmeyi gerektiren Covid-19 salgınının getirdiği yeni sorunları göz önünde bulundurur. Her ses kendi bulunduğu durum içinde duyulmalı ve kabul edilmelidir. Batı medyası, gerçekleri manipüle etmek ve öznelerin bu tür geniş kapsamlı iddiaları yanıtlamada çok az seçeneğe sahip olduğu gelişmelerde dünyayı yanlış bilgilendirmede her tarafa yayılma durumunu suiistimal etmemelidir.