Çin ve Türkiye ekonomilerini inceleyen, “Türkiye'de Ekonomik Büyümenin Son Yirmi Yılı, Türkiye-Çin Karşılaştırmalı Analiz” adlı kitabın yazım sürecine değinen Prof. Dr. Güray Küçükkocaoğlu, gelişmekte olan ülkeler arasında Türkiye’nin son 20 yılının incelendiğini bildirdi.
EKONOMİK BÜYÜMENİN SON YİRMİ YILI
Türkiye’nin Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) olarak nasıl bir performans sergilediğini inceleyen Küçükkocaoğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“GSMH’nin büyüme faktörleri olan 29 farklı endeksten bahsedeceğiz. Bu endeksler boyutunda büyümede Türkiye neler yapmış? Bunu öğrenmek istedik. Bu amaçla da kitabı yazdık. Kitabımız 2000-2020 yılları arasını değerlendiriyor. Okurlarımıza kitabımızın bir internet sayfasını yaptık, özetleri ve tanıtımları da koyduk ‘ekonendeks.com’ olarak. Binden fazla kaynakça, 568 sayfa emek verdik umarım keyifli okumalar da olur.
YENİ NESİL ARAŞTIRMALAR
Yeni nesil araştırmalar biraz endeksler üzerinde yoğunlaşıyor. Ekonomi teoremlerinin yanı sıra bu teoremlerin sonucunda endeksler teorilerin nasıl bir pratik yansıması olduğunu gösteriyorsa biraz da endeksleri inceleyelim, diyorlar. Örneğin, coğrafi faktörlere bağlı endeksleri inceledik. İçinden yabancı yatırımları verebiliriz, coğrafi faktörlere bağlı olarak bu tür yatırımlar geliyor ya da ekonomik büyümede beşeri faktörlerin payı dediğimizde PİSA skorları, insan sermayesi endeksi, insan gelişimi endeksi söylenebilir. Ekonomik büyümede kurumların büyümelerini ölçen endeksler ana başlığımız da var.
Burada da ‘Ekonomik özgürlük nasıldır? Sağlam paraya erişim nasıldır? Hukuk sistemi, Hukukun üstünlüğü endeksi, Siyasi istikrar, Kayıt dışı ekonominin yönetimi’ gibi kurumsal boyuttaki göstergelere baktık. Son olarak da ‘Verimlilik anlamında ülkede nasıl bir toplam faktör verimliliği oluşuyor? Küresel boyutta nasıl bir rekabetteyiz?’ bunlara baktık. Verimlilik, kurumların etkinliği, coğrafi faktörler ve beşeri sermayenin gücü boyutunda ülkemizi Çin ile karşılaştırdık. Bu karşılaştırma sonucunda güzel bir resim de gördük.
Verileri yaklaşık 15 kurum ve kuruluştan aldık. IMF’den, OECD’den Dünya Bankası’ndan, Dünya Ekonomik Forumu’ndan aldık. Özetle birçok kurum kuruluş ve üniversiteden temin ettik.
*BRICS-MINT VE GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER KAVRAMI
1950’lerde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) bilişim çağına geçtiğinde bir araştırma yapmış. Ben bu araştırmayı 90’larda ABD’de eğitime gittiğimde inceledim. Araştırma şunu söylüyordu; ‘Ben bilişim çağına geçiyorum kaynaklarımı bilişimi geliştirmek için harcayacaksam o zaman sanayimi için aktardığım, tarım için aktardığım kaynakları ne yapacağım’.
‘Tarım stratejiktir’ denilmiş, 60-70 hatta 120 cente mal ettiğim bu tarım ürününü 1 dolara satacaksam ve zarar edeceksem de tarımı üreteceğim benim için stratejik demiş. Hizmet sektörüne gitmiş orada kâr marjları daha iyi. 40-60 cente ürettiği ürünü 1 dolara satabiliyor. Sanayiye baktığında demir-çelik, otomotiv, ağır sanayi gibi 70-80 cente mal ettiğim ürünleri 1 dolara satıyorum ve marjı dar. Ama bilişimi incelendiğinde bugün ABD’de birçok dev firma görüyoruz, 1 cente mal edip bir yazılım yaptığında bunu 1 dolara kadar satabiliyorum. Yani çok yüksek kâr marjlarının olduğunu görünce tamam demişler ben bilişime kaynak ayıracağım ama sanayiye dış kaynak çekeceğim. Hatırlarsanız 60’ler 70’lerde müthiş bir işçi göçü vardır Avrupa’ya, Avrupa’nın sanayileşmesi Türkiye’nin işçi göçüyle Avrupa sanayisini desteklemesi süreci yaşandı. Avrupa 80’lere geldiğinde bu işin farkına varıyor. ABD bilişimle yüksek kâr marjları sağlarken ben sanayide düşük kâr marjlarıyla çalışıyorum deniyor ve Avrupa da bilişime geçmek istiyor. 80’lerle beraber gelişmekte olan ülke kavramı ortaya çıkıyor neden çünkü sanayi yükünü birilerinin yapması lazım. ‘BRICS-MINT’ denilen gelişmekte olan 9 ülke burada devreye giriyor. Bu 9 ülkenin sanayileşmesi başlıyor. Bu 9 ülke sanayileşirken zenginleşiyor fakat düşük kâr marjları ile bunu yapıyor. Düşük kâr marjları ile zenginleşen bu ülkeler sanayi hamlesi yaparken gelişmiş tabiri yaptığımız ülkeler ise yüksek katma değerli, yüksek teknoloji ve bilişimin ön plana çıktığı ürünlerde daha iyi olmaya başlıyorlar. 2010’lara geldiğimizde ise Çin bunun açıkça farkına varıyor ve gidip beşeri sermayeye yatırım yapıyor. Bu yatırımlar tutuyor ve Çin BRICS-MINT ülkelerinden 2010’dan sonra dehşet bir şekilde ayrılıyor.
ÇİN’DE ÜRETİM İNOVASYONA DAYALI
Çin 1990’lara geldiğimizde BRICS-MINT ülkeleri arasında sanayileşmek istiyor. Ama bunu nasıl yapabilirim dediğinde müthiş bir sermaye yatırımı lazım bunu ABD ve Avrupa’ya yaptırmak istiyor. ABD’den ve Avrupa’dan firmaları Çin’e davet edip üretim faktörlerini aynı zamanda bilgi birikimlerini transfer etmelerini istiyor. 2000’lere geldiğimizde ise ABD ve Avrupa’dan Çin’e müthiş bir yatırım var. Ama Çin diyor ki, benim beşeri sermayeye yani insana yatırım yapmam lazım bunun için de ABD’ye ve Avrupa’ya binlerce öğrenci gönderiyor. 2010’a geldiğimizde bakıyoruz ki, Çin’in sabit sermaye yatırımları Avrupa tarafından yapılmış, öğrencilerinin eğitimini Avrupa ve ABD’de aldırmış, bir anda ihracattan elde ettiği parayla beraber Çin’de dehşet öz kaynaklı fabrikalar yapmaya ve bu fabrikaların başına okuttuğu öğrencileri geçirmeye başlıyor. Fabrikalardaki üretim tamamen inovasyona, verimliliğe, araştırma-geliştirmeye, yüksek katma değerli ürünlere dayalı. Buna şöyle örnek verebilirim, 2000 yılında Çin’in toplam ihracatındaki sofistike ürün katma değeri yüzde 3,5 2020’ye geldiğinizde bu oran 35’e çıkıyor. Çin ihraç ettiği ürünlerin yüksek katma değer oranını 10 kat arttırıyor. Bu da Çin’e müthiş bir zenginlik yaratıyor Çin’e.
ÇİN’İN SABİT FİYAT VE SATIN ALMA YÖNTEMİ
Benim Çin’e ilk ziyaretim 2008’de olmuştu. Çin’deki bir fuarda bir ton galvanizlenmiş demirin tonunu 750 liraya görmüştüm. Yanımda bir Türk müteahhit vardı ona demiri Türkiye’de kaç liraya aldığını sorduğumda bin 250 lira demişti. Aradaki farkın nasıl oluştuğunu araştırdığımda Çin’in yılın başında dünyadaki birçok demir-çelik fabrikasından düşük fiyattan satın alma gerçekleştirdiğini gördüm. Türk müteahhit yıl başında demirin 600 lira olduğunu söyledi o zaman demek ki, kasım-aralık aylarında gidip demiri 500 liradan alıp maliyetiyle yıl içinde bunu 750 liraya satabiliyor. Burada da Çin’in büyük satın alma firmaları oradaki marjdan dünyanın en büyük satın alma firmaları haline gelebiliyor.
TÜRKİYE’NİN DURUMU VE GELECEĞE BAKIŞ
Türkiye’ye geldiğimizde ise kitapta Türkiye’nin neler yapması gerektiği, nasıl bir yol izlemesi gerektiğini inceledik. Bu boyutta Türkiye’nin düşmüş olduğu yanılgılardan biri şu; evet altyapımızı geliştirmek için büyük çabalar sarf ettik. Bunları yaparken bazen borçlandık, ileriye yönelik yükümlülüklerle bunların ödemesi altına geldik. Türkiye ben bilime, teknolojiye yatırım yapayım, yüksek katma değerli ürün üretimi yapayım bunlardan elde ettiğim parayla da altyapı yatırımlarını yapayım borçlanmayayım. Çin’in borçlanması var mı var ama stratejik olarak bakıldığında bir ülkeye borçlanma da gereklidir. Bu boyutta ise Türkiye’nin verimlilik odaklı, bilişim ve teknolojiyi üst plana çıkarabilecek eğitim politikalarını yeniden belirleyebilecek ve bu politikalarda teknolojik büyümeyi nasıl geliştirebileceği boyutunda bir girişimde bulunması gereklidir.
ÇİN’İN DİĞER ÜLKELERDEN POZİTİF AYRILIŞI
Türkiye bir G20 ülkesi, dünya ekonomileri arasında ilk 20’de yer almak için bizim kitabımızdaki 29 endeks içinde hangi endekslerde yüksek olması gerekir, diye baktık. Burada gayri safi sermaye yatırımlarında Türkiye çok iyi. Bunlar sabit yatırımlar oluyor tesisler, makine ve ekipmanlar, okullar, hastaneler, otoyollar ve benzerleri. Türkiye 20 yılda bunlara yatırım yapan ve kuvvetlendiren bir ülke olarak görülüyor. Çin’e de baktık, PISA okuma, matematik, bilim bunun yanında Türkiye gibi gayri safi sermaye yatırımları, toplam faktör verimlilikleri, ekonomik kompleksite, global inovasyon dediğimizde Çin’in başarı faktörü eğitime, bilime yüksek katma değer yaratan sanayiye yatırım yapmak olarak görülüyor. Çin 2000-2010 yılında gelişmekte olan ülkelerin gayri safi hasılasından yüzde 30 pay alırken bu inovasyon ile 2020’ye geldiğimizde BRICS-MINT’te gayri safi hasılanın yüzde 60’ını almaya başlıyor.”
*BRICS: Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan uluslararası örgüt.
**MINT: Meksika, Endonezya, Nijerya ve Türkiye ekonomilerini belirtmede kullanılan bir kısaltmadır.