Çin hattatlığı… Kun Qu Operası… Kâğıt kesme sanatı… Ejderha botu festivali… İpekböcekçiliği ve ipek sanatı… Tibet Operası… Xian üflemeli ve vurmalı çalgılar korosu… Mühür gravür sanatı… Pekin Operası… Gölge kuklacılığı… Abaküs ile matematik hesaplamaları bilgeliği… Geleneksel Çin Tıbbı’nda akapunktur ve yakı… Gesar destan geleneği… Xinjiang’ın Uygur Mukam’ı… Taijiquan dövüş sanatı…
Bu saydıklarım, UNESCO İnsanlığın Maddi Olmayan Kültürel Miraslar Listesi’nde yer alan kültürel ve sanatsal Çin varlıklarının yalnızca bir bölümü. Dünyadaki kültürel mirasların çeşitliliğini göstermek ve önemi hakkında farkındalık yaratmaya yardımcı olmak üzere hazırlanan ve soyut kültürel miras unsurlarını içeren listede Çin, 43 başlıkla dünyanın ilk sırasında yer alıyor. 2011 yılında bu gelenekleri korumak amacıyla hazırlanan yasanın kabul edilmesinden bu yana yaklaşık 1 milyar dolarlık yatırım yapan, ayrıca 2467 kurum ve 18 bin personelden oluşan bir koruma ağı kuran Çin, söz konusu listeye son olarak Çay Kültürü ve Çay Yapma Teknikleri’ni de ekleyerek önemli bir adım daha atmış oldu.
SICAK SUYA DÜŞEN BİRKAÇ YAPRAK
5 bin yıllık bir geleneğe dayanan Çin çay kültürü ve çay yapım teknikleri, halen günlük yaşamda en fazla tüketilen bu içeceğin başta insan sağlığı olmak üzere, sanata, felsefeye açılan boyutlarını içerir. Gün boyu termos, matara ve fincanlarındaki çayını yudumlayan Çin insanı, aslında yabancıların pek de farkında olmadığı bir tören gerçekleştirmekte, bu çok özel ve geleneksel içeceğin gündelik yaşamının temel parçası olduğunu vurgulamaktadır. Eski zamanlarda bizzat sıcak suyun kendisi bile bir itibar göstergesi ve misafire ikram edilecek saygıdeğer bir içecek iken, çayın varlığı ve tüketilmesi insana bir ayrıcalık tattırmaktadır. Çay derken kast ettiğim elbette ki yeşil çay ve onlarca çeşidi…
Köken olarak, yaklaşık 4500 yıl önce yaşadığına inanılan İmparator Shennong döneminde, kaynamakta olan suya bir miktar çay yaprağının düşmesiyle ortaya çıkan Çin Çayı’nın törensel olarak Doğu felsefesinin bilgeliğini yansıttığı düşünülür. Taoizm, Konfüçyüsçülük ve Budizm’in ana fikrini yansıtan felsefe ve yaşam tarzının bileşimi olan çay törenleri, yalnızca Çin’de değil komşu ülkelerde, örneğin Japonya ve Kore’de de belli değişikliklerle uygulanmaktadır. Örneğin başlı başına incelemelere konu olan Japon Çay Törenleri’nin ilham kaynağı da Çin’dir ve aslında Çin Çay Kültürü’nün yalnızca bir bölümünü kapsar. Çin Tıbbı’yla da ilişkisi bulunan, 8. yüzyıldan itibaren ilaç olarak kullanılan, ateş düşürücü ve tansiyonu dengeleyici özelliği bulunan bazı çay türleri, modern tıbbın uygulandığı bazı durumlarda, örneğin çocuklarda kızamık tedavisinde de devreye girmektedir.
KIRMIZI ÇAYDAN YEŞİL ÇAYA
Çin Uluslararası Radyosu’nun Türkçe servisinde çalışmak üzere uzun süreli olarak Çin’e giderken, alıştığım ve günde birkaç bardak içmediğim takdirde başımın ağrımasına yol açan demleme siyah çayı bulup bulamayacağım zihnimdeki soru işaretlerinden biriydi. Tabii ki Beijing’de yaşayan Türklerden ve Türkiye’ye gidip gelenlerden yeterince edinmek mümkündü ama büyük marketlerde satılan, Çinlilerin “kırmızı çay” dediği yabancı markalı sallama çayın derdime derman olmayacağını anladıktan sonra kısa sürede yeşil çayın ve yasemin çayı başta olmak üzere diğer çay çeşitlerinin tiryakisi olduğumu söyleyebilirim. Özel ve resmi kurumların tümünde, garlarda, havaalanlarında vb. mutlaka bulunan sıcak su makinelerinden edinilen sıcak suyla iki üç kez yenilenen bir çay termosu, kısa sürede benim de ayrılmaz parçam oluverdi, Çin’de olduğumu, Çin’i yaşadığımı hissettirdi. Çin’den ayrılalı çok oldu ama şükür ki Türkiye’de iyi kalite Çin çayı bulmakta pek zorlanmıyorum.
Çay, barut, kâğıt, pusula ve matbaa gibi somut unsurların yanında Çinlilerin insanlığa verdiği en büyük armağanlardan biridir. Bu gerçek, UNESCO sayesinde bir kez daha tüm dünyanın dikkatine sunulmuş durumda.
Tunca Arslan