CGTN / Abu Naser Al Farabi
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD), Çin’in üstünlüğü konusundaki artan tehdit algısı ve zayıf tanımlanmış “büyük güç rekabeti” çerçevesi ışığında uluslararası ilişkilerin her alanını düzenlemesi sayesinde dış politikası faal görüntüsünü ve çok iyi ifade edilen öz vizyonunu kaybediyor.
Çin ile devletlerarası rekabeti küresel ilişkilerin doğal bir karakterinden ziyade dış politikası için bir yol haritası olarak benimseyen ABD’nin dış politikası, Çin’in küresel duruşunda attığı her adım tarafından giderek artan şekilde dayatılıyor. Sonuç olarak Amerikan dış politikası giderek dümensiz bir hale geldi, bu yüzden “stratejisini açıklığa kavuşturmada ve küresel anlatı üzerindeki kontrolünü yeniden kazanmada” başarısız oldu. The Economist dergisinin haberine göre, ABD, uluslararası ilişkiler ve bu ilişkilerdeki rolü konusundaki savunularını kaybetme riskiyle karşı karşıya bulunuyor. Bundan dolayı Washington’ın mevcut dış politika eğilimi, Soğuk Savaş sırasındaki dış politikası görünüşüyle son derece benzerdir.
ÇEVRELEME POLİTİKASI
Küresel siyasal risk ve araştırma danışmanlık şirketi Eurasia Group'un Global Macro-Geopolitics uygulamasında kıdemli analist Ali Wyne, yakın zamanda yayınlanan, “Amerika’nın Büyük Güç Fırsatı: Stratejik Rekabetin Zorluklarıyla Karşılaşmada ABD’nin Dış Politikasını Yeniden Canlandırmak” adlı kitabında ABD dış politikasının bu baskın özelliğine tam olarak işaret etti. Mevcut ABD dış politikasının görünüşünün Soğuk Savaş sırasındaki görünüşle benzerlikler taşıdığını belirten Wyne, “Washington, savaş sonrası düzenin merkezi ve çevresini ayırt edemediğini kanıtladı, çünkü Moskova’nın kendisini gösterdiği her yerde hayati ulusal çıkarlarını dâhil etmesinden korkuyordu.” dedi.
Moskova’yı Beijing ile yer değiştirdiğinizde, Washington’ın soğuk savaş zihniyetinin Çin’e yönelik mevcut stratejik politika yönelimindeki benzerliği kolayca kabul edilebilir. Çin konusundaki aşırı politika saplantısı yüzünden ABD, ülke içindeki yavaş yavaş demokratik gerileme ve artan kaosa odaklanmaktan uzaklaşıyor. Çok fazla övülen demokratik sistem, artan eşitsizlik, siyasetteki kurumsal hâkimiyet ve azınlıklar arasında artan haklarından mahrum bırakma yüzünden şimdiden yıpranmış görünüyor. Dahası, ABD’nin bir zamanlar övündüğü demokratik kurumlardaki artan siyasi kutuplaşma bu kurumlara olan yaygın inancın yıpranmasını hızlandırıyor.
AMERİKAN SİYASİ LİDERLİĞİ İKİ ACI GERÇEĞİ KABUL ETMELİ
Eski ABD Başkanı Donald Trump dönemindeki önemli zararlar yüzünden morali bozuk Amerikalılar ve dünya, ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin en azından bir dereceye kadar demokratik gerilemeyi geriye çevirebileceğini beklemişti. Ancak Biden, Amerika’nın iç kargaşayı düzeltmeye odaklanmayı yeniden yönlendirmek yerine, uyduruk söylemi ve Atlantik ötesi ilişkileri yeniden yönlendirmek haricinde Trump’ın yolunda yürüyor. Bundan başka ABD’nin Çin’e yönelik saçma bir şekilde kıyaslanmış ve saldırgan bir tavırla soğuk savaş benzeri “çevreleme politikası”, potansiyel olarak dünyayı diğer bir büyük güç felaketine sürükleme riski taşıyor. Mevcut siyaset kurumu, savaş sonrası Sovyetler Birliği’ne karşı Amerika’nın “çevreleme politikasının” şekillenmesine yardımcı olan 20. yüzyıl Amerikalı diplomat George Kennan gibi olmak isteyen şahin tavırlı kimselerle dolup taşıyor. Siyasi-askeri vurgunculuk makinelerini devam ettirme ve genel hatlarıyla Amerika’nın onlarca yıldır yaptığı siyasi gafları gizlemedeki çabalarında, Çin’i kontrol altına alma çabalarını militarize etmeyi sürdürüyorlar.
Mevcut Amerikan siyasi liderliğinin iki acı gerçeği kabul etmesi gerekiyor. İlk olarak, ABD’nin, özellikle son birkaç on yıldır göreli gerilemesi dikkate alındığında değişen çok kutuplu küresel ortamda tek taraflı etkisini kullanmada sınırları vardır.
Ukrayna’da devam eden çatışmalar ve ardından ABD’nin Rusya’ya karşı her yerde küresel bir uzlaşma oluşturamaması, küresel düzenin kayda değer bir değişimden geçtiğini gösterdi. Batı dünyasının, ister güç diplomasisi isterse kapitalist gücüyle olsun diğer ülkeleri eskiden yaptıkları kadar zorlamaya hakları olmadığını kabul etmesi gerekiyor.
İkincisi, Çin büyük çapta bir Sovyetler Birliği veya sadece birkaç on yıl önceki Çin değildir. ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Çin’in Taiwan bölgesine yakında yaptığı ziyaret ve ardından Çin’in karşı tepkileri, “Çin’in şu anda birçok cephede misilleme yapma kapasitesiyle ABD için tam gelişmiş denk bir rakip” olduğunu gösterdi. Benzer soğuk savaş düşmanlığıyla harekete geçirilen benzer çevreleme silahını kullanmak kesinlikle dünyayı kaçınılmaz büyük güç trajedisine doğru sürükleyecektir. Amerika, kendi iyiliği ve iki büyük güç arasındaki mevcut rekabetin kontrolden çıkmasını ve sonunda büyük güç trajedisiyle karşılaşmayı önlemek için Çin ile birlikte yaşamayı engelledi. Bunu yapmak için ilk olarak ABD’nin soğuk savaş hayaletini siyasi kuruluşundan çıkarması ve değişen küresel siyasi görünümle aynı doğrultuda, halen eskide kalmış “Amerika’nın vazgeçilmezliği ve tek kutupluluğu” düşüncesinden etkilenen mevcut siyasi pozisyonundan uzaklaşması gerekiyor.