Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in daveti üzerine Perşembe günü Çin’i ziyaret edecek. Michel’in ziyaretinin, çalkantılı ve değişen bir dünyaya daha fazla istikrar sağlayacak Çin-AB ilişkilerinin sürdürülebilir büyümesine katkıda bulunması bekleniyor. Michel, Çin Komünist Partisi (ÇKP) 20. Ulusal Kongresi’nden sonra ülkeyi ziyaret eden ilk AB kurumu lideri olacak. Michel’in ziyaretinden önce Xi, kasım ayı ortasında 17’inci G20 zirvesi sırasında aralarında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da olmak üzere AB’den bazı liderlerle yüz yüze görüşmeler yaptı. Almanya Başbakanı Olaf Scholz da Kasım ayının başında Çin’i ziyaret etti. Bu tür etkileşimler, her iki taraf arasında ortak çıkarları daha fazla geliştirmek ve işbirliğinin temelini pekiştirmek için artan istekliliği ortaya koymaktadır. Son yıllarda iki taraf arasındaki pratik diyaloglar, güçlü bir ekonomik işbirliği ilişkisiyle görülen etkileyici sonuçlar yarattı.
KARŞILIKLI TİCARET ARTIYOR
Ocak-Ekim döneminde karşılıklı ticaret, yıllık bazda yüzde 6,3 oranında artışla 711,3 milyar dolara ulaştı. Çin Ticaret Bakanlığı verilerine göre, ilk sekiz ayda AB’nin Çin’e doğrudan yabancı yatırımı (FDI) şaşırtıcı bir şekilde yıllık bazda yüzde 123,7 oranında arttı. Michel ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile Nisan ayında video konferans yoluyla görüşen Xi, kalkınma stratejileri arasında daha büyük sinerji arayışı ve Çin’in yeni kalkınma felsefesi ve modeli ile AB’nin açık stratejik özerklik için ticaret politikası arasında daha fazla tamamlayıcılık araştırılması çağrısında bulundu. Yine de bazı AB siyasetçilerinin Washington’ın sözde değerler odaklı diplomasisine bağlı kalmasıyla ilişkiler dalgalanmalarla karşı karşıya kaldı. Buna karşın Washington’ın kurallarına uymak Avrupa halkının çıkarlarını önemsememektir.
AB BAĞIMSIZ ÇİN POLİTİKASI İZLEMELİ
Washington, Ukrayna krizini kışkırtarak Avrupa dâhil diğerlerini mevcut enerji fiyaskosu gibi acı verici sonuçlara katlanmaya iterek, ciddi kazançlar elde etti. Sert kış koşulları yaklaşırken, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) acil doğalgaz ihtiyacı olan AB’ye daha yüksek fiyatlarla enerji satıyor. Macron’un ekim ayında, ‘’Arkadaşlığın tam olarak anlamı bu değil’’ dediği belirtilmişti. Ülkelerin anlaşmalar ve anlaşmazlıklarda payları vardır. Ülkelerin farklılıkları karşılıklı yarar ilişkisinde bir engel olmamalıdır. Önemli olan şey, birbirlerinin temel çıkarlarını sağlayıp sağlayamayacakları, karşılıklı güven ve karşılıklı saygı ruhu içinde en büyük ortak zemini izleyip izlemeyecekleri ve önemsiz farklılıkların kazan-kazan işbirliğinin büyük resmini bozmasını önleyip önleyemeyeceğidir. Açıkçası, AB’nin kendi algısını oluşturması ve bağımsız bir Çin politikası izlemesi gerekiyor. Kasım ayının başında Scholz ile görüşmesi sırasında Xi, Çin’in her zaman Avrupa’yı kapsamlı stratejik bir ortak olarak gördüğünü, AB’nin stratejik özerkliğini desteklediğini ve Avrupa’nın istikrarı ve refahını dilediğini vurgulamıştı.
Çin Avrupa ile ilişkilerinde üçüncü bir tarafı hedef almadığını, ona bağımlı veya tabi olmadığını, her iki tarafın uzun vadede izlemesi gereken bir stratejik uzlaşmayı savunuyor. Çin-Avrupa ilişkileri küresel istikrara ve Avrasya’daki refaha bağlıdır. Covid-19 salgınının kalıcı etkileri, artan iklim krizi ve çalkantılı küresel ekonomi dâhil karmaşık küresel sorunlar arasında iki tarafın stratejik iletişimini güçlendirmesi ve fikir birliği oluşturması için birçok sebep vardır. Neticede, eski Almanya Savunma Bakanı Rudolf Scharping’in dediği gibi, Çin ve Avrupa ‘’esasında farklı olmayan’’ ihtiyaçlar bakımından birbirine bağlıyken, ‘’küresel sorunlara uygun yanıtlar sadece Çin ile birlikte bulunabilir.’’
Avrupa’da birçok insan Çin ile işbirliğinin küresel sorunların çözümüne yardımcı olacağını umuyor. Eski Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Genel Direktörü Pascal Lamy, AB ve Çin’in iklim değişikliğiyle mücadelede karbondioksit emisyonlarını azaltmak için birlikte hareket etmesini savundu. Ve eski Fransa Başbakanı Jean-Pierre Raffarin, iki tarafın diyalog ve işbirliği yoluyla ‘’çok kutuplu bir dünya’’ ve ‘’dengeli küresel yönetim’’ için çaba göstermesini bekliyor.
Belirsizlikle dolu zamanlarda barış, büyüme ve uygarlık için Çin-Avrupa Birliği (AB) ortaklığını desteklemek daha önemli hale geldi. Barışın, büyük pazarların ve büyük uygarlıkların iki şampiyonu için istikrarlı ilişkileri dünyanın iyiliği için bir güç haline gelecek.