Global Times / Bradley Blankenship
Son birkaç haftada, Amerika’nın, Texas eyaletindeki Uvalde’de Robb İlköğretim Okulu’nda 19 çocuğun öldürüldüğü korkunç saldırı dâhil olmak üzere birden fazla silahlı saldırıyla sarsıldığı görüldü. Cinayetler, son birkaç yıldır bütün Amerika’da yükselişte olan “Beyaz Üstünlüğü” inanışına giderek daha fazla atıfta bulunulan, silah meselesinin ötesinde bu tür trajedilerin sebepleri konusunda bir ulusal tartışmaya yol açtı.
Amerika, hızla değişen demografik kimlikle uzlaşmak için mücadele eden bir ülkedir. YouGov şirketinin yakında yayınlanan kamuoyu araştırması, araştırmaya katılanların yüzde 39’unun, “güçlü bir şekilde” veya “bir nebze”, “bu ülkede beyaz insanların yerini beyaz olmayan insanlar alıyor” cümlesine katıldığını ortaya koydu. Çok az bir farkla yüzde 41’i bu cümleye katılmazken, dikkat edilmesi gereken nokta kendisini Cumhuriyetçi olarak tanımlayanların yüzde 58’i bu görüşü kabul ediyor.
Bir başka ifadeyle Cumhuriyetçilerin çoğu ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) her üç yetişkinden biri, 14 Mayıs’ta New York eyaletinin Buffalo bölgesinde bir beyaz üstünlüğünü savunan yerli bir teröristin yaptığı bir önceki saldırı dâhil olmak üzere, son zamanlarda düzenlenen bir dizi silahlı saldırının arkasındaki güdü olarak belirtilen sözde büyük yerini alma komplo teorisine inanıyorlar.
ABD’DE IRKÇILIK TARTIŞMALARI
Saldırının hemen ardından konuşan ABD Başkanı Joe Biden, Amerikalılara, saldırganın 180 sayfalık çevrim içi manifestosunda ayrıntılı olarak anlattığı “yerine geçme teorisi yalanını reddetmesi” çağrısında bulundu. Biden, ülkede “kötülüğün kazanmayacağı” ve bu “beyaz üstünlüğünün son sözü söylemeyeceği” sözünü vererek devam etti. Ancak YouGov şirketinin kamuoyu araştırması, bazı Amerikalıların giderek beyaz üstünlüğü fikrini benimsediğini ve muhtemelen yeniden iktidara geleceklerini işaret ediyor. Tekrar söylüyorum, çünkü Cumhuriyetçi Parti görünürde beyaz üstünlüğünü savunan bir siyasi partidir. Siyasetteki ve medyadaki başlıca savunucuları, açıkça beyaz üstünlüğü ideolojisini kabulleniyorlar. Bir örnek, ülkenin en fazla izlenen televizyon kanalı Fox News’in amiral gemisi programının ev sahibi Tucker Carlson.
Standford Üniversitesinde doktora adayı Becca Lewis, dört alıntı aktardı ve kullanıcılara bunlardan hangisinin Buffalo saldırganı ve hangisinin Tucker Carlson’ın programından alıntılar olduğunu sorduğu zaman oldukça ilginç bir tweet attı. Alıntıların kelimenin tam anlamıyla ayırt edilmesi olanaksızdı. Carlson’ın eski senaristi Blake Neff’in, 2020 yılında son derece aktif bir beyaz üstünlüğünü savunan biri olduğu ortaya çıktığı için bu belki de şaşırtıcı bir durum değil. Bu yazar işinden olmuş olabilir, ancak programdaki söylem yumuşamadı. Elbette sorun sadece sözde bir gazeteci değil, o bu fikirler için çok önemli bir platforma sahip olsa bile. Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın “Duvar İnşa Etme” projesinden sürekli oy verme hakkı karşıtı politikalara kadar tüm Cumhuriyetçi Parti’nin, beyaz olmayanları ülke dışında tutmayı veya onların siyasi güç kazanmasını engellemeyi amaçladığı düşünülüyor.
Gerçekte bu son nokta, görünüşte beyaz üstünlüğü savunucularının yerine geçme teorisinin bir tür basit versiyonudur ve oy vermeyi kısıtlayan politikaları haklı çıkarmak için kullanılmaktadır. Cumhuriyetçiler, ironik biçimde Cumhuriyetçi Parti 2016 yılına göre 2020 yılında azınlıklardan önemli oranda daha fazla oy almasına rağmen, Demokrat Parti’nin seçmen blokunu sağlamak için mümkün olduğu kadar fazla sayıda insana vatandaşlık vermeye çalıştığını iddia ediyor. Elbette, tüm “yerine geçme” pozisyonuyla ilgili başka bir ironi de azınlık olmanın olumlu bir şey olmadığını kabul etmesidir. ABD’de ırkçılık, bir şekilde geçmişin bir kalıntısı olarak kabul edilmeyerek veya örtbas edilmeyerek iyiye gidiyor ve şimdi artık amacına uygundur. Irkçılık yoksa ve azınlıklara iyi davranılıyorsa, o zaman niçin “yerine geçme” teorisine inananlar azınlık olmaktan korkuyorlar?
SİYASETTE IRKÇILIK KAVRAMI ÇARPITILIYOR
Bu çok saçma ve dikkat çekmek gerekirse, bunların hiçbiri mantıklı değil. “Bunların hiçbiri” ile ABD’de tüm ırkçı sınıflandırma sistemini kastediyorum. “Beyaz”, egemen sınıfın siyasi amaçlarına uygun düşecek şekilde tanım olarak genişletilmiş veya daraltılmış, sade ve basit bir siyasi yapıdır. Örneğin, her ikisi de Avrupalı etnik kökene sahip İrlandalıların ve İtalyanların beyaz olarak düşünülmediği ve son derece ırk ayrımcılığına maruz kaldığı dönemler olmuştur.
Aslında, siyasette ırk kavramı o kadar çarpıtılmıştır ki, Avukat James Q. Whitman’ın şu anda ünlü kitabı Hitler’in Amerika Modeli’nde ortaya koyduğu gibi, Adolf Hitler’in Nazi rejimi Nurnberg Yasaları’nı hazırladığı zaman Amerikan ırk yasalarından ilham aldı. Tarihte evrensel olarak ahlaki açıdan tiksindirici kabul edilen bir rejimin aslında ırkçı yaklaşımı (ve Yerli nüfusun soykırımı) konusunda Amerika’ya imrendiği dikkate alındığında, tarihsel olarak değerlendirmek gerekirse, bu aynı zamanda ABD’de beyaz üstünlüğünün tamamen ne kadar kötü olduğuna dair bazı referanslar sunmalıdır.
Elbette, ABD, 2050 yılına kadar beyaz olmayanların çoğunlukta olacağı bir gidişata sahip ve 2018 yılındaki nüfus sayımı ilk kez, İspanyol olmayan beyazların 15 yaş altı nüfusun yarısından daha azını oluşturduğunu ortaya koydu. Bu bir soykırım olduğu anlamına gelmez, örneğin “beyaz” insanın endüstriyel katliamı. Bu, belirli bir ırksal grubun gerçekten bir çoğunluk olacağını bile kastetmez ve aksine “beyazların” çoğunluk grubu olacağını ve örneğin halen en büyük grubu oluşturacağını gösterir.