CGTN / Andrew Korybko
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı Antony Blinken geçen hafta perşembe günü kendi yönetiminin Çin politikası hakkında yaptığı konuşmada Çin’in Ukrayna politikası hakkında açıkça yalan söyledi. Amerika’nın en süt düzey diplomatı “Beijing’in Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’nın egemenliğini ortadan kaldırmak ve Avrupa’da bir etki alanı sağlamak için verdiği savaşı savunması Hint-Pasifik bölgesine evleri diyen bizler için bir uyarı olmalıdır.” dedi. Bu Çin politikasının tamamen yanlış bir tanımıdır.
Aslında, bundan bir gün önce Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy tam aksini söyledi. Kendi sözleri ile “Çin uzak durma politikasını seçti. Şu anda Ukrayna bu politikadan memnun. Her durumda Rusya Federasyonu’na yardım etmekten daha iyidir. Ben Çin’in başka bir politika izlemeyeceğine inanmak istiyorum. Samimi olmak gerekirse bu statükodan memnunuz.” dedi. Blinken’ın tanımının aksine, Devlet Başkanı Zelenskiy kesinlikle doğru söylüyor.
ÇİN İLKELİ TARAFSIZLIK POLİTİKASI UYGULUYOR
Çin’in Ukrayna çatışmasıyla ilgili, kendi dış politika ideallerine uygun bir ilkeli tarafsızlık politikası uyguluyor. Çatışan taraflardan hiçbirini ne destekliyor ne de karşı çıkıyor, aksine sürekli olarak barış çağrısında bulunuyor ve eğer iki taraf ta diplomatik hizmetine ihtiyaç duyarsa ara buluculuk önerisinde bulundu. Bu en sorumlu yaklaşımdır ve uluslararası toplumun üyelerinin olmak istediği standart olmalıdır. En büyük Küresel Güney ülkesi olarak Çin herkes için olumlu bir örnek oluşturuyor.
Bu kısmen insanlığın büyük kısmının neden ABD liderliğindeki Batıyla dayanışma içinde Rusya’ya karşı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararı olmadan uyguladığı hukuksuz ekonomik kısıtlamaları uygulamayı reddettiğini açıklar. Bazı Küresel Güney ülkeleri BM Genel Kurulu’nda Rusya’ya karşı oy kullansa da, aynı ülkeler Rusya’ya yaptırım koymadı.
Amerika’nın politikası sürekli azalan tek taraflı egemenliğini yeniden kazanma çabasıyla başkalarına sıfır toplamlı tercihler empoze etmeye çalışmaktır. Bu eski Soğuk Savaş günlerinde ve mevcut yüzyılın ilk yıllarında işe yarayabilirdi ama şu anda ait olduğu tarihin çöp sepetinde kalmayı hak eden bir modası geçmiş politikadır.
RUSYA KORKUSU ABD LİDERLİĞİNDEKİ BATI’YI ETKİSİ ALTINA ALDI
Küresel Güney açıkça Çin’in Ukrayna çatışmasına karşı gerçekten tarafsız tutumunun farkında ama Batı kamuoyu öyle değil. Bunun nedeni ana akım medyanın eski ABD Devlet Başkanı Donald Trump’ın seçildiği 2016 yılından bu yana sürekli Çin karşıtı bir propagandayı sürdürmesidir. Bu batı kamuoyunun Çin’le ilgili algılarının manipüle edilmesiyle sonuçlandı, Trump’ın halefi Biden da, Dışişleri Bakanının son yalanlarının kanıtladığı gibi bu politikayı sürdürdü. Bu “algı yönetiminin” operasyonunun amacı, ilk olarak Trump’ın kışkırttığı Sinofobi’yi (Çin korkusu) besleme umuduyla, hedef kitlelerinin Çin’le ilgili algılarını değiştirmektir. Rusya korkusu ABD liderliğindeki Batıyı etkisi altına almış durumda ve bu en Sinofobik Amerikalı politikacıların en çok endişelendiği şeydir, çünkü herkesin Çin’i subjektif olarak tanımlanan “kural temelli düzene” karşı Rusya’dan büyük değilse bile ona eşit bir “tehdit” olarak görmeye devam etmesini istiyorlar.
Her şeyden öte, Biden’ın Asya’ya ilk gezisi daha sonraki bir tarihte Çin ile bölgesel, belki de birçoklarının şimdi planlandığından şüphelendiği gibi Taiwan konusunda bir çatışmayı kışkırtmanın muhtemel hazırlıkları için bir Çin karşıtı koalisyonu güçlendirmeyi amaçlıyordu. Ama bu hedefinde tamamıyla başarılı olamadı ama niyetleri halen herkesin neyin peşinde olduğunu görebileceği ölçüde şeffaf. Blinken’ın Çin’in Ukrayna çatışmasıyla ilgili politikası hakkındaki yalanı bu bağlamda görülmelidir.
ABD’NİN ÇİN’İ “KONTROL ALTINA ALMA” STRATEJİSİ BAŞARISIZ OLDU
Açıklamak gerekirse, Dışişleri Bakanı’nın Çin’in gerçekte olduğu gibi tarafsız kalmak yerine Rusya’yı desteklediği şeklindeki yanlış iddiası Beijing’in yakın gelecekte Asya-Pasifik’i istikrarsızlaştırmak istediğini ima etmeyi amaçlıyordu. Bu açıklama onun doğrudan açıkça söylediği “Hint-Pasifik bölgesine evleri diyen bizler için bir uyarı olmalıdır” sözlerine dayanıyor. Blinken açıkça komşu ülkeleri korkutarak ona karşı Amerika ile bir ittifaka sokma umudu ile Çin’in bölgesel niyetleri hakkında savaş kışkırtıcılığı yapmaya çalışıyor.
Eğer Biden bir “Asya NATO’su” sağlamayı başarsaydı Blinken’ın Çin’in politikası hakkında yalan söylemesine ve bölgesel algıları manipüle etmesine gerek kalmazdı. Blinken’ın bu kadar alçalmış olması gerçeği ABD’nin büyük Çin’i “kontrol altına alma” stratejisinin başarısız olduğunun kanıtıdır. ABD’nin en yüksek diplomatı somut başarılar konusunda ortaya koyacak fazla bir şeyi olmadığı için hedefinin dış politikası konusunda yalan söylemesinin en azından bazı insanların bu ülkeyi kendi istediği gibi yanlış bir şekilde düşünerek “tehdit” olarak görmeye yanlış yönlendirebileceğini düşünmüş olmalı.
Ana fikir şudur: Amerikan diplomasisi artık gerçek bir diplomasi değil, aksine yalan söylemek ve korku tellallığıdır. Kendine güvenen hiçbir ülke kendi en yüksek diplomatının saygın mesleğini böyle bir şekilde utandırmasına izin vermez, ama Blinken’ın daha yeni yaptığı şey tam da budur.