China Daily / Liu Weiping
Çin ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasında büyük farklılıklar var, ancak iş ve ekonomi açısından farklılıklar tamamlayıcılık, uyumluluk ve çift taraflı kazanç anlamına geliyor, bu nedenle iki ülke farklılıkları ile çatışmalar değil, ortak büyüme, iş birliği ve güç kaynağı olmasını sağlamaya çalışmalı.
Çin-ABD ticaret yapısı halen güçlü bir tamamlayıcılık gösteriyor ve ABD'nin ticaret açığı daha çok iki ülkenin ekonomik yapılarına bağlanabilir. Çin, küresel değer zincirlerinin orta ve alt katmanındayken, ABD orta ve üst katmanında olduğundan, iki tarafın da küresel arz ve talepteki değişikliklerle başa çıkması için ekonomik yapılarını düzeltmeleri gerekiyor.
Şu anda, Çin-ABD ekonomik bağları, büyüyen ticaret açığı, ticaret kurallarındaki farklılıklar ve fikri mülkiyet hakları konusundaki anlaşmazlıklar gibi tartışmalı konularla dikkat çekiyor. Ancak bunlar rekabetçi iş birliğinde kaçınılmazdır.
TİCARETİN SERBESTLEŞTİRİLMESİ
ABD'nin Çin malları üzerindeki cezalandırıcı gümrük vergilerine gelince, araştırmalar vergilerin ABD'ye Çin'den daha fazla zarar verdiğini gösteriyor. Bu nedenle vergi indirimi ve ticaretin serbestleştirilmesi iki ülkenin ortak çıkarınadır. Ayrıca, diğer ülkelerle ticaretin serbestleştirilmesi, araştırmaların gösterdiği gibi, Çin-ABD ticaret anlaşmazlıklarının olumsuz yayılma etkilerini hafifletebilir veya dengeleyebilir. Çin ekonomisini daha da büyütmeye, daha fazla küresel ortaklıklar geliştirmeye ve hem kendi çıkarları hem de dünyanın çıkarları için açık bir dünya ekonomisi oluşturmaya yardımcı olmaya devam etmelidir.
Çin-ABD ticaret anlaşmazlıkları Çin için hem bir zorluk hem de bir fırsat. Örneğin, ABD tarifeleri 'Made in China 2025' politikasını hedefliyor. Eğer 'Made in China 2025″i bozmayı başarırlarsa, Çin'in gelişmiş imalat sanayii, ülkenin ithalat ölçeğini ve genel dış ticaretini azaltacak, gelişmiş imalat sanayiinin dönüşümünü ve gelişimini yavaşlatacak darbeyi üstlenecek.
Bununla birlikte, aynı zamanda Çin'e kendi ileri teknoloji ve temel teknolojilerini geliştirme fırsatı sunuyor ve yüksek teknoloji işletmelerini geleneksel geliştirme yöntemlerinin ötesinde düşünmeye, ithalata ve orijinal ekipman imalatına olan büyük bağımlılığı ortadan kaldırmaya, araştırma ve geliştirmeyi yoğunlaştırmaya, yenilikleri kolaylaştırmaya ve küresel değer zincirlerinin orta ve üst katmanına doğru ilerlemeye teşvik ediyor. Ayrıca, doğru zaman geldiğinde, Çin ve ABD, ticaret müzakerelerinin çerçevesini altyapı iş birliğini içerecek şekilde genişletmeli, çünkü bu tür bir iş birliği yalnızca ticaret gerilimlerini hafifletmekle kalmayacak, aynı zamanda iki taraf arasında daha derin ekonomik bütünleşmeyi de teşvik edecektir.
DÜNYANIN EN BÜYÜK İKİ EKONOMİSİ
Örneğin, dev, yüksek kaliteli altyapı tesisleri inşa etme ve altyapı inşaatında ileri teknolojileri kullanma konusundaki uzmanlığı ve deneyimi göz önüne alındığında, Çin, ABD'nin altyapı geliştirme planına katılmak için iyi bir konumda. ABD'nin altyapısının çoğu 1960'larda veya daha önce inşa edildiğinden, birçoğu ömrünü tamamladı ve değiştirilmesi veya elden geçirilmesi gerekiyor. Buna göre, ABD Başkanı Joe Biden'ın 'New Deal' planı, ABD'nin 1950'lerden bu yana en büyük altyapı modernizasyonu ve genişlemesi planını ve büyük ölçekli bir altyapı inşaat programını içermektedir.
İki taraf bu tür planlarda iş birliği yaparsa, Çinli işletmeler uluslararası kurallara daha aşina olacak, ileri teknolojileri daha iyi kavrayacak ve küresel rekabet güçlerini geliştirirken gelişmiş ülkelerin katı iş ortamına uyum sağlamayı öğreneceklerdir.
Aslında, altyapı iş birliği, dünyanın en büyük iki ekonomisini birbirine yaklaştırabilir ve bu da onlara ekonomik fayda sağlarken aynı zamanda siyasi karşılıklı güveni ve insanlar arası alışverişi güçlendirecek ve küresel ekonomik istikrar ve refahı destekleyecektir. Ayrıca, Çin ve ABD bazı ortak zorluklarla karşı karşıya olduklarından, olası iş birliği alanlarını belirlemeliler. Örneğin, salgın önleme ve kontrol konusunda iş birliğini güçlendirmeli ve salgını kontrol altına alma deneyimlerini diğer ülkelerle paylaşmalıdırlar. Çünkü Covid-19 salgını bir kez daha hiçbir ülkenin küresel halk sağlığı acil durumlarına karşı bağışıklı olmadığını göstermiştir.