CGTN / Shi Peipei
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet, görev süresi sona ermeden sadece dakikalar önce 31 Ağustos’ta, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi’nin (OHCHR) onayladığı, “OHCHR’nin, Çin Halk Cumhuriyeti, Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi’nde insan haklarıyla ilgili değerlendirmesi” adlı raporunu açıkladı. Raporda, Çin hükümetinin Xinjiang’daki eylemlerinin “insanlığa karşı suç” teşkil edebileceği savunuldu.
Bu tamamen gerçeklerle aykırıdır. Bachelet, Mayıs 2022’de Xinjiang’daki ziyaretinin sonunda bölgedeki insan hakları durumundan övgüyle bahsetti ve Çin’i, dünyayı gerçek bir Çin’den ve yanlış anlatılmayan bir Xinjiang’dan haberdar eden nesnel ve mantıklı bir tavırla, aşırı yoksulluğu yok ettiği için methetti. Ancak açıklamasından sadece bir ay sonra Bachelet, aniden fikir değiştirdi ve Xinjiang ziyareti sırasında “sınırlamalar” olduğunu söyleyerek, önceki açıklamasından geri adım attı. Bunun sebebi, ziyareti ve daha sonra yaptığı açıklamanın, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) liderliğindeki Batılı ülkelerin saldırısına uğramasıydı.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’İN MANİPÜLATİF XINJIANG RAPORU
Batı baskısı altında Bachelet, 13 Haziran’da BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri olarak yeniden seçilme arayışına girmeyeceğini bildirdi. Aynı şekilde, Bachelet’in görev süresinin son dakikasında Batılı ülkelerin hâkim söylemi altında Xinjiang’da insan hakları konusunda değerlendirme raporu yayınlaması da ABD, Birleşik Krallık ve Batılı ülkelerin baskısı altındaydı.
Rapor, suçluluk karinesine ve Çin hükümetinin Xinjiang’da “insanlığa karşı suçları” hakkındaki uydurma “gerçeklere” dayanmaktadır. Raporda, Çin hükümeti Xinjiang’da sosyal yönetim ve güvenlik kontrolüyle suçlanıyor, fakat son yıllarda bölgedeki uzun vadeli istikrar görmezden geliniyor; hükümeti aşırılığı ortadan kaldırma çabalarıyla suçluyor, ancak bölgede isyancıların ayrım gözetmeksizin öldürmesi kasten göz ardı ediliyor. Raporda, mesleki eğitim ve eğitim merkezlerinin insan haklarını ihlal ettiği belirtiliyor, ancak yerel etnik azınlıktan insanlara yoksulluktan kurtulmak ve bağımsız hale gelmesi için hükümet destekli eğitim verilmesinden bahsedilmiyor.
ADRIAN ZENZ’İN GERÇEK DIŞI İSTATİSTİKLERİ
Raporun içeriği açısından, alınan notlarda raporun “tarafsızlığını ve nesnelliğini” göstermek amacıyla Çin yasaları ve politikalarından pek çok alıntı yapılmasına rağmen, temel içeriği ve veri malzemesi aslında Batılı araştırma kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin çalışmalarının alıntılarına dayanmaktadır. Bu kuruluşların yayınladığı raporlara yakından bakıldığında, onların ciddi ön yargıları ve güvenilirlik eksikliği ortaya çıkmaktadır.
Örneğin, zorla çalıştırma araştırması yapmada önde gelen bir kuruluş olan Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü’nü ele alalım. Bu kuruluşun Xinjiang’da zorla çalıştırma konusundaki raporu büyük ölçüde, Çin’e yönelik sorgulanabilir, kışkırtıcı suçlamaları yüzünden Batı basınında Xinjiang konusunda “önde gelen bir uzman” olarak tanıtılan aşırı sağcı köktenci bir Hristiyan olan Adrian Zenz’in sağladığı istatistiklere dayanmaktadır. Onun, “1,06 milyon tutuklu” tahmini birkaç Batılı düşünce kuruluşu ve medya kuruluşu tarafından alıntılandı, ancak bağımsız ABD araştırmacı gazetecilik internet sitesi The Grayzone’a göre, bu rakam Çin karşıtı bir grubun sekiz kişiyle yaptığı röportaja dayanan kaba bir tahmindir. Manipüle edilen bağlam dışı kullanılan bu hatalı bilgi, sonunda Çin’in, “insanlığa karşı suçlarının”, “kuvvetli” kanıtı haline geldi.
Batılı ülkeler tarihte çoğu zaman etnik konulara yaklaşımında ırkçı olmuşlardır. Buna karşın Çin uygarlığı, Uygurlar dâhil ülkedeki 56 etnik grubun tamamı yasalar önünde eşit haklara sahip olduğundan nispeten kapsayıcıdır. Xinjiang’ın sosyal istikrarı, ekonomik kalkınması, kültürel başarısı ve dini uyumu Batı’nın damgalamasına en iyi yanıttır. Batı medyasında uzun süredir devam eden şeytanlaştırma propagandasıyla birleşen Çin’in anlaşılmaması hali, Batı toplumu için kasten, “Çin aşırı sol merkezi siyasetin yönettiği otoriter bir devlettir” izlenimi oluşturmaya yönlendirdi. ABD bu avantajı, Xinjiang’da “insan hakları ihlalleri” ve “zorla çalıştırma” konusunda kamuoyunu yanlış yönlendirmede kullandı. ABD, Çin üzerinde birlikte baskı oluşturmak için Batılı müttefiklerini harekete geçirmeye, böylece Xinjiang’daki hâkim endüstrileri yok etme amacına ulaşmak ve ABD’nin yerli sanayisinin rekabet edebilirliğini artırmaya çalışıyor.