CGTN / Abu Naser Al Farabi
Ukrayna’daki savaş, yakın görünüşte barışçıl bir çözüm işareti olmadan beşinci ayına girdi. Başlangıçta Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik özel bir operasyonu olan savaş hâlihazırda Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Avrupa ile Rusya arasında karmaşık bir jeopolitik mücadeleye dönüştü ve bazı durumlarda Batı ile kalanlar arasındaki uzun süredir devam eden gerilimleri gün yüzüne çıkardı.
Savaşın başından itibaren ABD ve müttefikleri, Rusya-Ukrayna çatışmasına, Rusya’ya karşı büyük ölçekli koordineli yaptırımları uygulayarak tepki verdi, bunu son birkaç on yılda parçalanmış Trans-Atlantik ilişkisini yeniden onarmada ABD’nin başarısında önemli bir başarı olarak göstermek, kuşkuyla yaklaşılması gereken bir meseledir. Dahası, ABD liderliğindeki Batılı ülkeler Ukrayna’ya güvenlik yardımında milyarlarca dolar sağlamaya devam etti, hatta yardımı Ukrayna’ya ölümcül uzun menzilli füzeler verme boyutuna kadar vardırdı. Sonuç olarak savaş, Rusya’ya karşı tam teşekküllü, çok amaçlı Batı’nın vekâlet savaşına evrildi.
ABD’NİN SİYASİ BÜTÜNLÜĞÜNE MÜDAHALE ETMEDE UZUN GEÇMİŞİ VAR
Gelişme gidişatı konusunda görünüşe göre geniş kapsamlı jeopolitik bölünmeyle, savaş aynı zamanda Rusya’ya karşı bu tür büyük ölçekli bir vekâlet savaşına girişmesinde Batı’nın gerçek niyetine ilişkin bir tartışmayı ateşledi. Krizin başından bu yana ABD’nin siyasi liderliğinin yanı sıra yerleşik siyasi analistleri ile medya kuruluşları, ABD’nin, Ukrayna savaşındaki basiretsiz, saldırgan ve kışkırtıcı katılımını, ABD egemenliğindeki tipik varsayımsal yaklaşım olan, Ukrayna’nın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü korumada demokrasi hedefini korumak için fedakâr bir çaba olarak göstermeye çalıştılar. Buna rağmen, ABD’nin diğer ülkelerin egemenliği ve siyasi bütünlüğüne müdahale etmede uzun bir tarihi geçmişi vardır. Fakat, açıkça cömert ve putlaştırılan belli amaçların sahte görünümünün arkasında, ABD’nin, Rusya’nın stratejik-jeopolitik gücünü zayıflatmak ve Avrupa’da kendi hegemonik liderliğini güçlendirmek için Ukrayna’daki savaşa kışkırtıcı katılımıyla ilgili olarak oynadığı ustaca bir stratejik taktik söz konusu.
Rusya ile Avrupa ülkeleri arasındaki ilişkiler, özellikle son otuz yıldaki gidişatta, kısmen siyasi karşılıklı ilişkilerindeki artan ilerleme ve büyük ölçüde ticaret ile enerji açısından karşılıklı bağımlılık nedeniyle önemli ölçüde gelişmiştir. Ancak ABD, Rusya’yı “dönemsel bir düşman” olarak algılama eğiliminden asla uzaklaşmadı. Rusya’yı köşeye sıkıştırmada, özellikle NATO’nun Rusya sınırlarına doğru devam eden genişlemesi yoluyla güvenliğini tehdit ederek, Rusya’ya yönelik stratejik saldırılarını sürdürdü. Sovyetler Birliği’nin çökmesinden bu yana ABD, Rusya ve eski Sovyet cumhuriyetleri arasındaki farklılığı onları kendi yörüngesine çekmek için kullanıyor. Bu girişim, Rusya on yıl süren Sovyet sonrası siyasi ve ekonomik kargaşanın üstesinden geldiği, ekonomik ve askeri olarak yeniden birleşmeye başladığı için 2000’li yıllardan bu yana sabırsız bir tavır halini aldı.
ABD, RUSYA’YI “DÖNEMSEL DÜŞMAN” OLARAK ALGILAMA EĞİLİMİNDEN UZAKLAŞMADI
Şimdiye kadar NATO’nun “açık kapı politikası” ile ilgili olarak katı ve saldırgan tavrından ödün vermeyen ve şimdi herhangi bir çıkış yolu olmadan yaptırımlar uygulamaktan Ukrayna’ya saldırı silahları vermeye kadar kışkırtıcı her şeyi kasten yapan ABD, Rusya’yı zayıflatmak için uzun süredir stratejik bir çaba içerisinde bulunuyor. Fakat tarih geleceğin yönünü öngörmede akla yatkınsa ve bir göstergeyse, ABD’nin Ukrayna ve dünya pahasına oynadığı büyük stratejik oyunun daha fazla felakete yol açması gerekiyor. Pek çok tarihsel örneklere yakın olarak Birinci Dünya Savaşı, bu bakımdan, büyük bir gücü zayıflatmada yanlış bir stratejik ihtirasın yönlendirdiği kibirli bir yaklaşımın nasıl bir küresel felakete yol açtığına tanıklık ederek, örnek teşkil edebilir.
Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra, o zamanki Müttefiklerin ve Merkezi güçlerin liderleri savaşa barışçıl bir son vermek için Paris Barış Konferansı’na akın ettiler. Galip Müttefik güçler çatışmanın barışçıl çözümü için uzlaştırıcı bir yol izlemek yerine merkezi güç Almanya’yı güçsüz kılmak için sert tutum izlediler.
Bugün ABD, dünyayı başka bir yıkıcı trajediye çekme potansiyeline sahip diğer bir önemli güç Rusya’yı zayıflatmada büyük bir stratejiyi benimsedi. ABD’nin siyasi kuruluşunda dış politika amaçlarını izlerken, “tarihsel benzerliklerden” yararlanma konusunda her zaman büyük bir eksiklik olması, tarihi boyunca devam eden dönemsel trajedilerle sonuçlanmıştır. ABD’nin şimdiki krize stratejik yaklaşımı, uzun süredir devam eden bu eğilimin son göstergesidir.