Global Times
Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkez Komitesi Siyasi Bürosu Üyesi ve ÇKP Merkez Komitesi Dışişleri Komisyonu Ofisi Başkanı Yang Jiechi, 13 Haziran’da Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile Lüksemburg’da bir araya geldi. İkilinin görüşmesi dört buçuk saat sürdü. Görüşme önceden açıklanmadığı için uluslararası kamuoyu toplantı haberini bir parça ani ve beklenmedik buldu, bu yüzden de görüşme Çin-ABD ilişkilerinin rahatlaması beklentisi yarattı.
Çin basını görüşmeyi ve görüş alışverişini “samimi, etraflıca ve yapıcı” sözleriyle özetledi ve Beyaz Saray da görüşmeyle ilgili, “samimi, önemli ve verimli” gibi benzer kelimeler kullandı. Her iki taraf Çin ve ABD’nin sorunsuz iletişim kanallarını sürdürmesinin gerekli ve faydalı olduğunu vurguladı. ABD aynı zamanda, gelecek aylarda “ek potansiyel toplantılar” olabileceğini açıkladı. Kamuoyu bu mesajların nispeten olumlu olduğunu hemen fark etti. Aynı zamanda, ABD’nin daha önce sıklıkla yaptığı gibi bir şey söyleyip, başka bir şey yaparak hayal kırıklığına yol açan adımlar atmaya devam etmek yerine, Çin’e yaptığı açıklamaları ve vaatlerini yerine getirmek ve ispat etmek için daha pratik adımlar atabileceğini görmeyi umuyoruz.
ABD’DEKİ İÇ SORUNLARDAN HİÇBİRİ ÇÖZÜLMEDİ
Görüşme sırasında Yang, ABD’nin Çin’e yönelik stratejik algılarını düzeltmesi, doğru seçimler yapması ve ABD Başkanı Joe Biden’ın taahhütlerini somut eylemlere dönüştürmesi, Çin ile aynı yönde birlikte çalışması ve iki ülkenin liderlerinin vardığı önemli uzlaşmayı somut şekilde uygulaması gerektiğini ifade etti. Bu tavır, son zamanlarda iki ülke arasında yapılan bütün üst düzey görüşmelerin neredeyse tamamında Çin tarafından yinelendi. Bu, Çin-ABD ilişkilerindeki mevcut çıkmazın en önemli noktasıdır. Çin bu sözleri yeniden söyleme ihtiyacı hissetmediği zaman, Çin-ABD ilişkileri muhtemelen tamamen iyileşmeye başlayacaktır.
Yang-Sullivan toplantısından önce, Çin savunma bakanı ABD savunma bakanı ile Singapur’da görüştü. Bazı ABD medya kuruluşları son gelişmeler ışığında, “ABD-Çin rekabetinin sıcaklığının birkaç derece azaldığı” yorumunu yaptı. Çin-ABD ilişkileri daha fazla kötüleşmeyi kaldıramaz ve mümkün olan en kısa zamanda istikrara kavuşturulmalıdır. ABD’nin, Çin’i kontrol altına almak için Taiwan sorunu manipüle etmesi, Çin ve ABD arasındaki restleşme riskini nesnel olarak artırmaktadır. Yanlış anlamaları ve yanlış hükümleri azaltmak, farklılıkları uygun biçimde yönetmek iki ülkenin acil pratik ihtiyacı haline geldi. Ancak bu Çin ve ABD arasında barışçıl biçimde birlikte yaşamada korunması gereken önemli unsurdur.
Çin-ABD ilişkilerinde devam eden gerginliğin, uluslararası alanda giderek artan oranda önemli olumsuz yayılma etkisi yaratması, yaygın bir endişeyi tetikledi. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Genel Direktörü Ngozi Okonjo-Iweala, yakın zamanda Çin-ABD ayrışmasının 2008 yılındaki küresel finansal krize nazaran daha büyük ekonomik darbe olacağı uyarısında bulundu. ABD ve Batı’da, Henry Kissinger ve Niall Ferguson gibi tanınmış kişiler, ABD hükümetine Çin ile olan gerginliği azaltması çağrısında bulundu. Daha fazla sayıda Amerikalı, Çin’e yönelik alabildiğine uygulanan baskı ve sindirmenin ABD’nin yararına olmadığını ve Çin’i ezmenin mümkün olmadığını fark etti. ABD’deki iç sorunlardan hiçbiri çözülmedi ve sadece daha da kötüleşti. Bütün bu olanlar Washigton’ın derinlemesine düşünmesini gerektiriyor.
“KARŞILIKLI SAYGI, BARIŞ VE KAZAN-KAZAN İŞ BİRLİĞİ”
Başkanlık görevine başlamasından bu yana ABD Başkanı Biden, Çin politikasını düzeltmesi ve ikili ilişkileri iyileştirmesi için gerekli güce ve kaynağa sahipti. Ancak ne yazık ki, bu tür fırsatlar defalarca heba edildi. Buna rağmen, Çin her zaman istikrarlı ve yapıcı Çin-ABD ilişkilerinin Çin ile ABD’nin yanı sıra bütün dünya için faydalı olduğuna inanıyor. ABD’nin Çin politikasının düzelmesinin önündeki en büyük engellerden biri, bazı Amerikalı siyasi seçkinlerin küstahlıkları ve önyargılarından vazgeçememesidir. Bizim görüşümüze göre, Çin-ABD ilişkilerinin rahatlaması birbirinin temel çıkarlarına saygıya dayalı dayanmalıdır ve ABD’nin sürekli olarak gösterdiği tavra bağlı değildir: bir taraftan Çin’e çılgınca baskı yapmak ve diğer taraftan Çin’in “iş birliği” yapmasını beklemek. ABD’nin bu tür son derece bencil fikri geçmişte asla gerçek olmadı ve gelecekte de asla gerçek olmayacak.
Her koşulda, diyalog karşı karşıya gelmeden ve iletişim tecrit etmekten daha iyidir. Ancak yaşanan deneyimler aynı zamanda bize, ABD’nin söylediği şeyleri sadece dinlemememiz, aynı zamanda yaptıklarını izlememiz gerektiğini söylüyor. Diğer bir ifadeyle, Çin’i stratejik olarak yanıltmak için bazı güzel kelimeler kullanmak, olumlu hiçbir şey sağlamayacak, sadece Çin’in ABD’yi güvenilirlik “kara listesine” almasına sebep olacaktır.
Çin her zaman, ABD ile ilişkilerinin gelişmesi amacıyla “karşılıklı saygı, barış içinde birlikte yaşama ve kazan-kazan iş birliğini” kapsayan üç ilkeye bağlı kalmıştır. Aynı zamanda ABD’nin tüm taahhütlerini yerine getirebileceği umulmaktadır.