Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden, 11 Ocak'ta yaptığı ortak açıklamada, yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi, Ulusal Savunma Stratejisi ve Savunma Geliştirme Programı'nda gösterildiği gibi, 'Japonya'nın savunma yeteneklerini temelden güçlendirmedeki cesur liderliğini” övdü. Benzer şekilde ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy'nin göreve gelir gelmez ABD ile Çin arasındaki Stratejik Rekabet Temsilciler Meclisi Seçim Komitesi'ni kurduğunu ve tasarının Meclis'te 65'e karşı 365 oyla geçtiğini göz önünde bulundurarak, Washington'da dünyanın en büyük gelişmekte olan ülkesini rakip olarak gören epeyce siyasetçi var.
Görünen o ki ABD için, yeniden askerileştirilmiş bir Japonya, Çin'i kontrol altında tutmak için 'Hint-Pasifik' in kapısında bir bekçi köpeği olarak hareket edebilir. Buna karşın çok azı hayali bekçi köpeklerinin ne kadar vahşi olduğunu fark edebilir. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün verilerine göre, Japonya'nın savunmayla ilgili harcamaları 2021'de 50,69 milyar dolara ulaştı ve 2020'den 647 milyon dolar daha yüksek. Harcamalar, Japon politikacıların kırmaya söz verdikleri sözde pasifist Anayasa tarafından belirlenen yüzde 1'lik tavanı çoktan aşmıştı.
KURBANLAR CELAT OLDU
Japonya'nın Deniz Öz Savunma Kuvvetleri dünyada dördüncü sırada yer alıyor ve tonajı 550 bini aşan 150'den fazla gemiye sahip. Japonya’nın gemi sayısının İngiltere ve Fransa'nınkinden daha fazla olduğunu not etmekte fayda var. Bu gemiler arasında helikopter gemileri de yer almakta. Ekim 2021'de iki gemi, ABD Donanması'nın bir F-35B savaş uçağının test inişini geçti. Bu da bahsi geçen helikopter gemilerinin uçak gemilerine dönüşebileceklerini gösteriyor. 11 Ocak'ta Japonya Başbakanı Fumio Kishida, Londra'da İngiliz mevkidaşı Rishi Sunak ile iki ülkenin birbirlerinin topraklarına asker yerleştirmelerine izin veren bir savunma anlaşması imzaladı. Böylesine girişimler 1900’lü yılların başındaki ittifakları anımsatıyor. Tarih her zaman kendini tekrar etme eğilimindedir. Japonya, faşist bir güç olarak kayıtsız şartsız teslim olmasından yetmiş yedi yıl sonra, II. Dünya Savaşı'ndan önce olduğu gibi sadece askeri yetenek kazanmakla kalmıyor, aynı zamanda 1930'larda onu yatıştırmaya çalışan Batılı güçlerle de düzenlemeler yapıyor.
Öte yandan Washington'daki politika yapıcılar kendisini efendisinin sesine aldırmayan bir kurt olarak gösteren bekçi köpeklerine dikkat etmelidir. ABD'nin 1930'larda yaptığı ölümcül hata buydu. ABD, Çin'e karşı bir istila başlattıktan sonra bile, ham petrol ihraç etmeye ve emperyal Japonya'ya çelik kullanmaya devam ederek, yalnızca Çin halkının acılarını derinleştirmekle kalmadı, aynı zamanda Pearl Harbor'un kendisine yönelik saldırısına da maruz kaldı.