Son haftalarda Atlantik cephesinden gelen haberler, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD), hem Rusya hem de Çin’e karşı hamlelerini artırma niyetinde olduğunu ortaya koyuyor. Hemen birkaçını sıralayalım ve tahlilimize bu olgular üzerinden devam edelim.
NATO ve Avrupa Birliği (AB), kritik altyapıya yönelik tehditlerin belirlenmesi ve açıkların giderilmesi için ortak görev gücü başlattılar.
ABD; Asya-Pasifik’teki askeri işbirliklerini derinleştirmeye karar verdi. Bölgede ABD’nin en önemli müttefiklerinden biri olan Japonya, bu işbirliğinin de merkezinde. İşbirliği kapsamında iki ülkenin komuta yapısı hızla birbirine uyum sağlarken, ortak operasyonların ölçeği de büyütüldü.
ABD ve İsveç, ikili askeri savunma anlaşması için müzakerelere başladılar. NATO üyeliği için Macaristan ve Türkiye’nin onayını bekleyen İsveç’in, ABD’yle yapacağı savunma işbirliği anlaşması, askeri teçhizat depolama ve altyapı yatırımlarını kapsayacak. İsveç’in ABD askerlerine desteğiyle birlikte, ABD askerlerinin İsveç’te varlığı da yasal statüye kavuşacak. Bu adımlar için, İsveç’in anayasal düzlemde değişiklikler yapması gündeme gelecek.
Alman Ekonomi Bakanlığı’nın hazırladığı yeni strateji belgesi, Almanya ve Çin arasındaki ticareti azaltmayı, Çin’e yönelik yatırım ve ihracat garantilerini kaldırmayı öneriyor. Öneriler arasında sadece Almanya’daki Çin yatırımlarının değil, Çin’deki Alman yatırımlarının da sıkıca incelenmesi bulunuyor.
YANIT NASIL OLMALI?
Atlantik cephesinin tüm bu adımları, ABD’nin Ukrayna’da savaşın uzamasına yönelik çabalarıyla, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğiyle birlikte NATO’yu, Rusya’ya yönelik daha fazla genişletme kararıyla, Çin’i yakın çevresinden kuşatma çabasıyla doğrudan ilgili elbette. ABD’nin, Türkiye’nin Suriye’yle normalleşmesine yönelik sert karşı çıkışını da bu kapsamda ele almak gerekir.
Bu şartlar altında, ABD’nin hedefindeki ülkelerin işbirliği çok önemli. Hedefteki ülkelerin, mazlum milletlerin, Ortadoğu ve Avrasya coğrafyasındaki devletlerin, bölgesel ittifakları derinleştirip, genişletmeleri çok yaşamsal. Aralarındaki sorunları çözüp, ABD’nin müdahale zeminini ortadan kaldırmaları çok değerli.
Bu konuda Türkiye’nin konumu ve tercihleri de, sadece ulusal ölçekte değil, bölgesel ölçekte de belirleyici. Çünkü Türkiye; Avrasya’nın kilidi konumunda ve hem coğrafi konumuyla hem tarihsel kimliğiyle hem siyasal yönelimiyle çok kıymetli.
Cumhuriyet Devrimi ve Atatürk’ün bölge merkezli dış politikası ise Türkiye’nin doğru adımları atmasının biricik zemini ve güvencesi.
Barış Doster