Uluslararası ilişkilerde her büyük güç, güçlenmesini sürdürmek, buna gerekçe kazandırmak, sürekli eli tetikte yaşamak, uyanık olmak için bir başka gücün, ötekinin, karşıtın, düşmanın varlığına ihtiyaç duyar. Rakibin gücünün, kendi gücünden üstün olmasını istemez elbette, tam tersine bunu önlemeye çalışır. Fakat düşmanın ortadan kalkmasını, tarihten silinmesini de arzu etmez. Çünkü o zaman silahlanmasına, işgallerine, yayılmacılığına gerekçe bulamayacağını bilir.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) örneğinden hareket edersek, ABD; ne kendisine rakip büyük bir gücün öne çıkmasına katlanabilir ne de başka güçlerin kendi aralarında ittifak yapmasına. Var gücüyle bunları önlemeye çalışır. Çok kutuplu bir dünya düzenine geçilmesine asla razı olmaz. Öte yandan, eğer düşmansız kalırsa, 820 milyar doları geçen yıllık savunma bütçesini, ne kendi halkına ne de dünyaya izah edebilir. ABD merkezli bir dünya, ABD liderliğinde bir küresel düzen olmaza, ABD başka devletlerle eşit bir ilişkiyi kabul ederse, mevcut siyasi, iktisadi, askeri rejimi korumak çok zorlaşır. ABD siyasal seçkinleri, sivil asker bürokrasisi, sanayisi, iş dünyası bunun farkındadır.
O nedenle ABD; sık aralıklarla dış politikaya ilişkin doktrinler açıklar, ittifak modelleri geliştirir, saldırı ve işgalleri için gerekçeler üretir. Hem yurttaşlarını hem de dünyayı ABD saldırganlığına ikna etmek için türlü çeşitli yollara başvurur. Demokrasi, insan hakları, özgürlük kavramlarını da bu amaçla kullanır. Hedefine ulaşmak için elinden geleni yapar, başarılı olamayınca geri adım atar, ama asla projesini tamamen rafa kaldırmaz, stratejik hedefinden vazgeçmez.
Hemen bir örnek verelim.
IRAK’TA İŞGAL VE DİRENİŞ
ABD; 2003 yılında Irak’ı işgal ettiğinde, gündemde Büyük Ortadoğu Projesi vardı. Irak; bir model olarak kurgulanmıştı diğer bölge ülkeleri, hedefteki ülkeler için. Üniter yapı bozulacak, federalizm dayatılacak, anayasa ve ülkenin siyasal, yönetsel yapısı alt kimlikler üzerinden şekillendirilecekti. Öyle de oldu. Cumhurbaşkanı Sünni Kürt, Başbakan Şii Arap, Meclis Başkanı Sünni Arap biri olmalıdır Irak anayasasına göre. ABD’ye göre asla Iraklı kimliği, ulus kimlik oluşmamalıdır. Ulusal bilinç, yurttaşlık bilinci gelişmemelidir.
ABD; her ne kadar demokrasi, özgürlük, insan hakları, sivil toplum vaadiyle Irak’ı işgal etmişse de hem Irak’ın direncini, birlik yanlısı olan güçlerin çabalarını tamamen kırmayı, bütünüyle etkisizleştirmeyi başaramamıştır hem de dünyayı bu işgale ikna edememiştir. Irak petrollerinden alınan pay, Kürt devleti kurma gayreti, terör örgütlerine verilen destek, ABD’nin gerçek hedeflerini ortaya koymuştur. Bu süreçte sadece Irak’ın içinde değil, komşularında da ABD karşıtlığı artmış, ülkenin birliğini, komşu devletlerin dayanışmasını savunan hareketler güçlenmiştir.
Bu nedenle ABD’nin yeni düşmanlar yaratma, yeni ittifaklar kurma çabalarına karşı uyanık olmak ve bölgesel işbirliğini güçlendirmek gerekir.
Barış Doster