Global Times / Yu Ning
Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Taiwan sorunu konusunda stratejik belirsizlik politikasından stratejik açıklık politikasına mı geçiyor? Beyaz Saray’ın ABD Başkanı Joe Biden’ın birkaç kez Çin ana karasının Taiwan'a karşı bir askeri operasyon yapmaya kalkışırsa ABD'nin askeri olarak müdahale edeceği sözünden sonra hemen geri adım atmasına rağmen, tartışmalar yaşanmıştı. Görüşler farklı ama bir şey kesin: ABD artan oranda “Tek Çin” politikasını zedelemek için somut adımlar atıyor. Bu da Taiwan Boğazı’nda erginlikleri önemli ölçüde artırdı
Uzmanlar ABD'nin “Tek Çin” politikasına sözde bağlı olduğuna inanıyor. Mayıs’ta ABD Dışişleri Bakanlığının internet sitesinin Taiwan'la ilişkiler bölümünden “Taiwan'ın bağımsızlığını” desteklemediği ve Beijing'in Taiwan'ın Çin’in bir parçası olduğunu kabul eden ifadeler kaldırıldı. ABD Mayıs’ta, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun 2758 sayılı kararı ve Dünya Sağlık Asemblesi’nin (DSA) 25.1 sayılı kararının açıkça Çin Halk Cumhuriyeti hükümetinin temsilcilerini Çin’in tek meşru temsilcisi olarak BM ve Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) kabul etmesine rağmen, DSÖ’nün Taiwan'ı 75. Dünya Sağlık Uzmanları Toplantısı’na gözlemci olarak davet etmesini güçlü biçimde desteklediğini söyledi. ABD yetkilileri haziranda sık sık Taiwan Boğazı’nın uluslararası su olduğu yanlış iddiasını yaydı.
“TEK ÇİN” POLİTİKASI
Taiwan Boğazı’nın dinamiklerinde son yıllarda önemli değişiklikler oldu. Carnegie Uluslararası Barış Vakfı misafir araştırmacılarından Douglas H. Paal Çin ana karasını “değişikliğin asıl kaynağı” olmakla suçladı. Ancak, Taiwan Boğazı’ndaki gerginlikleri artıran şey ABD'nin riskli ve tehlikeli Taiwan politikasıdır.
ABD, Çin’in Taiwan Adası üzerinde mutlak egemenlik sahibi olduğu algısını bulandırmak için numaralar yapıyor. San Antonio Teksas Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Coğrafya Bölümü Başkanı ve Siyaset Bilimi Profesörü Jon Taylor “Biden yönetimi Tek Çin politikasını yavaş yavaş sulandırmak için önceki ABD başkanları zamanında başlayan bir süreci devam ettirdi.” dedi. Profesör Washington’ın Taiwan İlişkileri Yasası ve Altı Garanti’nin, Çin ve ABD arasındaki üç ortak açıklamayı göz ardı ederken, “Tek Çin” politikasının kurulduğu ve sürdürüldüğü ortak zeminin yavaşça kaybedildiği bir yol tutturduğunu vurguladı.
KARIŞIKLIK YARATMAK
ABD, Çin’i stratejik bir rakip olarak tanımlıyor ve Taiwan sorunu ABD'nin Çin’i bastırmak için kullandığı tek kart. ABD için en büyük rahatsızlık, Çin ulusunun büyük gençleşmesi ve Çin’in, ABD'nin yerine önde gelen küresel güç olmasını sağlayan yükselmesi. Bu nedenle, “Tek Çin” politikasının altını oymak için bir bilişsel savaş kampanyası başlatmak ABD'nin stratejilerinden birisi.
Washington Boğaz’da sorunlar yaratmaya ve Çin-Batı ilişkisine büyük engeller çıkarmaya devam edecek. Bu ABD'nin Çin’in üstüne gitme şeytani planının bir parçası. ABD, Çin’i boğmak ve ABD egemenliğini sürdürmeyi hedefliyor.
Çin ve ABD'nin 1979’da diplomatik ilişki kurduğu dönemle karşılaştırıldığında, bugünkü Washington'a çok büyük bir entelektüel tembellik hâkim. Son günlerde, Washington'daki politikacılar sadece kolay bir zafer kazanmak ve hedeflerine yaptırımlara, zorlamalara ve tehditlere başvurarak ulaşmak istiyor. İş birliğinin farkında değiller ve tek taraflı düşünceye saplanmışlar. Washington'ın umursamaz stratejisi açıkça, Çin ile ABD arasında doğrudan bir askeri çatışma dâhil ciddi sonuçlara yol açacak.
Tsinghua Üniversitesi Uluslararası Güvenlik ve Strateji Merkezi kıdemli araştırmacılarından ve China Forum uzmanı emekli Kıdemli Albay Zhou Bu, Taiwan sorunu Çin’in merkezi çıkarları ile ilgili olduğu için, Çin’in ülkenin egemen bütünlüğümü korumadaki kararlılık ile iradesinin sağlam ve sarsılmaz olacağını söyledi ve Çin’in gelecekte ABD ile Taiwan'ın muhtemel bir gizli ittifakı karşısında, denk bir şekilde kendi karşı önlemlerini hızlandırmak zorunda olduğunu ve hızlandıracağını ekledi.
ABD geçmişte, Batı Pasifik’te kesin bir askeri üstünlüğe sahipti ve Taiwan Boğazı’nda askeri duruma hâkim olabilecek güçteydi. Ama bu durum, bugün büyük ölçüde değişti. Çin Halk Ordusu artan bir şekilde Çin’in kıyısı olduğu açık denizlerde üstünlüğü ele geçiriyor. Eğer ABD gerçekten Taiwan Adasını askeri olarak savunmayı kendine görev bilirse, bu Washington'ın Çin ile doğrudan bir askeri çatışma gerçekçi riskine katlanmak zorunda olduğu anlamına gelir.
Uzmanlar Çin donanması ve hava kuvvetlerinin toplam ateş gücünün Taiwan Boğazı’nda ABD ve Taiwan Adası’nın toplam ateş gücünü tamamen alt edebileceğine ve Çin ana karasının hızla Taiwan'ın bütün savunma sistemini yıkabileceğine inanıyor. Eski ABD Deniz Piyadeleri istihbarat subayı Scott Ritter, daha önce Global Times’a yaptığı bir açıklamada eğer Çin ana karası Taiwan'a karşı bir askeri saldırı düzenlerse, hızla yapılacak bir savaş olarak tasarlanacağını söyledi. Bu uzun, yıpratıcı bir iş olmayacak.
GÜÇSÜZ KART
Gerginlikleri artırmak ve durumu bir restleşmeye dönüştürmek kesinlikle ABD'nin çıkarlarına uygun değildir. Eğer gerçekten savaş çıkarsa ABD, Taiwan'ı savunmak için asker gönderecek mi? Bridgewater Dostu Subaylar örgütünün kurucusu ve Araştırma Eşbaşkanı Ray Dalio, guancha.cn internet sitesinde yazdığı bir makalede, eğer ABD asker göndermezse, ABD için bunun büyük bir utanç olacağını ve ABD'nin Pasifik ile ötesinde çöküşünün işareti olacağını söyledi.
ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi eski üst düzey memur üyesi ve eğitimci olan Clifford A. Kiracofe ABD'nin 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana dört savaş kaybettiğine işaret etti: Kore, Vietnam, Irak ve Afganistan. Ona göre, ABD savaş kazanma kabiliyetini kaybetti. Ritter ABD'nin Taiwan Adası’na verdiği güvenlik sözlerini desteklemek için gerçek askeri araçlara ihtiyacı olduğunu ama dünyadaki askeri mevzilenmesini tamamen zamana uydurmadıkça ya da hükümetin orduya harcamalarını büyük ölçüde artırmadıkça ki, bunu gerçekleştirmek çok zor, bu araçlara sahip olmadığını söyledi.
ABD siyasetçileri Taiwan'ı savunmaktan bahsettiklerinde, sadece ABD ordusunun nakite çeviremeyeceği bir çek yazıyorlar. ABD, Taiwan sorunu konusunda tehlikeli bir oyun oynuyor. ABD, Taiwanlı ayrılıkçıları savunma duruşunu artırdıkça, savaşı kaybetme ya da geri çekilmek zorunda kalması durumunda kendisini içine sokacağı aşağılanma daha da büyüyor.