CGTN / Hayat Bangash
Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) sulh hakimi Bruce Reinhart’e ölüm tehditleri yağıyor. Reinhart eski ABD Başkanı Donald Trump'ın büyük Mar-a-Lago malikanesinde FBI’ın arama yapmasına izin veren Florida sulh hakimi. Arama emrinin onun imzasını taşıdığının ortaya çıkması üzerine Cumhuriyetçi Parti, sağcı basın ve Trump'ın kin dolu düşmanları peşine düştü.
Arama devam ederken, tehditler adliye ile FBI'a da yöneldi ve ABD'de hukukun üstünlüğünün yavaş yavaş ama açıkça aşındığı endişelerine neden oldu. Durum Trump'ın 2020 seçimlerinde yeniliği kabul etmeyi reddetmesinden sonra kötüleşti. O sadece seçim sonuçlarını kabul etmeyi reddetmedi, ayrıca 6 Ocak 2021’deki Kongre baskınından sonra açılan ceza soruşturmasının ardından hukuk sisteminin meşruluğunu da kabul etmeyi reddetti.
ABD'DE YASALARLA İLGİLİ SORU İŞARETİ
Bu davranışı sıradan bir ABD vatandaşı gösterseydi, akıl hastası olduğuna karar verilmesiyle sonuçlanırdı. Ama bunu, sözlerine Amerikan halkının büyük bir kısmının sorgusuz sualsiz inandığı eski bir ABD başkanı yaptığı için bu ABD'de yasalarla ilgili ciddi bir soru işareti yaratıyor. Açıkçası Trump'ın sözleri toplumun kenar kesimlerinden kaynaklanan sözler değil. 2016’da seçilmesiyle sonuçlanan başkan adaylığı, 20202’de küçük bir farkla yenilmesi ve seçmen tabanının onun soytarılıklarını kınayan Cumhuriyetçi Liz Cheney’i reddetmesi onun ideolojisinin kesin olarak ana akım içinde olduğunun kanıtı.
Siyasi eylem komitesine milyonlarca dolarlık bağış akıyor ve partisi FBI aramasından sonra yalanlarını inanarak savunuyor. Önce Amerika söylemi Önce Trump söylemine dönüştü. Batılı yorumcular ya da en azından bir kısmı ABD'yi içerde sorumlu ama dışarıda tiksindirici bir imaj çizdi. İronik olarak, bugün ABD içeride de eşit derecede tiksindirici davranıyor. Tiksinti sadece belirli bir yönetime karşı değil; Amerikan sistemi o kadar çürümüş hale geldi ki bu tam da ulusun demokrasi kavramının ideallerini tehdit ediyor.
Hukukun üstünlüğüne saygı duymayan başarısız demokrasilerin incelenmesinde ABD ibretlik hale geldi. Demokrasi İndeksi Değişkenleri, Ekonomik İnceleme Birimi, Freedom House ve Dünya Adalet Projesi Hukukun Üstünlüğü İndeksi’nin tamamı ABD'nin kurumları çürümeye devam ederken, ülkenin gerileyen rotasının ampirik kanıtlarını ortaya koyuyor.
ABD’NİN ULUSLARARASI DÜZEYDE SORUMLULUKLARI VAR
Amerikan demokratik modeli böylece dünyanın geri kalanına bir örnek olmakta başarısız oldu. Batılı aydınların Kongre vakasını demokrasinin özeti olarak göstermesine rağmen ABD'nin despotlaşma olasılığı ihtimal dışı sayılamaz. Aynı aydınlar ve hükümet dışı örgütler diğer ülkelerin yönetişim modelleri hakkında demokrasiye uyum ölçeğine göre yargılarda bulunuyor. Aynı şekilde, ABD hükümeti Amerikan sistemine ne kadar yakından benzediklerine göre ayrıcalıklı davranıyor. Ama sözde kriterin kendisinin çürüdüğünü anlamalarının zamanı geldi.
Amerikan siyasi sirkinde herhangi bir düzelme ihtimali görünürde yok. ABD Adalet Bakanlığı geniş saldırılar karşısında olmasına rağmen, görevlerini yoğun bir şekilde yapıyor, 6 Ocak ayaklanması davası bakanlığın tarihindeki en karmaşık davalardan biri ve öte yanda Trump saldırganlığında herhangi bir azalma işareti göstermiyor. Trump'ın 2016 seçilmesinde uyarı verircesine ortaya çıkan çatlaklar şimdi toplumu parçalıyor. Zaten ırklara göre bölünmüş olan Amerikalılar siyasi kutuplaşma içinde daha da birbirinden ayrılıyor. Hukuk sistemi yıpranırken, belki de ABD'nin Vahşi Batı günlerine geri dönmesini izlediğimizi söylemek abartı değil.
ABD büyük bir ülke ve dolayısıyla uluslararası düzeyde de belirli sorumlulukları var. Hukukun üstünlüğüne fazla dikkat etmeden, her zamankinden daha popüler Trump'ın Beyaz Saray’a geri dönmesi durumunda bunun küresel barış için sonuçları korkunç olacaktır. FBI Trump'ın evinde muhtemelen Amerika'nın nükleer cephaneliği ile ilgili çok gizli belgeler buldu. Ülkenin gizlerini nasıl koruduğunu gördükten sonra, uluslararası hukuka bağlılık sözü de şüpheye düşüyor.