CGTN / Anthony Moretti
Batı’nın demokratik olmayan ülkelere darbe vurmak istediği zaman genellikle kullandığı çekiçlerden birisi gazetecilerin Batı topraklarında hükümetlerin baskısı ve müdahalesi olmadan çalışabilmeleridir. Batılı liderler gazetecilere en güçlü insanları eylemlerinden sorumlu tutma fırsatı sağlayan sarsılmaz yasal yapılara işaret edeceklerdir.
Elbette sözcükler sadece sözcüktür. Kanıt herhangi bir kâğıt parçası ya da belgede yazılı olanın gerçek dünyada uygulanıp uygulanmadığıdır. Ve Wikileaks kurucusu Julian Assange söz konusu olduğunda yanıt açık: sözcüklerin hiçbir anlamı yok. İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD), (sık sık yaptıkları gibi) birlikte çalışarak Assange’ı özellikle ABD’de ve ABD tarafından gerçekleştirilen utanç verici eylemleri ifşa ettiği için rahatız etmeye devam ederek basın özgürlüğü hakkındaki iddialarında devasa bir delik açtılar. Muhtemelen bildiğiniz üzere, Wikileaks Washington için sürekli bir baş ağrısıydı çünkü binlerce gizli belge ve diğer bilgileri yayınlamıştı. Wikileaks’in felsefesi basittir: elde ettiğinin gerçek olduğunu doğrula, açıkla ve kamunun kendi sonuçlarını çıkarmasına izin ver.
ABD ORDUSUNA AİT KAMERA GÖRÜNTÜLERİ
Wikileaks açıkladığı üç şey Washington ve bütün ABD’de özellikle unutulmazdı. Bunlardan en unutulmazı Nisan 2010’da açıklandı. Wikileaks ABD askerlerinin Bağdat’ta bir helikopterden düzenledikleri 2007’deki bir saldırının ABD ordusuna ait kamera görüntülerini yayınladı. Wikileaks’in “İstenmeyen Cinayet” adını koyduğu bu video 11 kişiyi öldüren bir saldırıyı gösteriyordu, ölenler arasında 2 Reuters muhabiri vardı ve iki çocuk da yaralanmıştı.
Görüntülerin bir noktasında, helikopter pilotlarından birinin “çocuklarını cepheye getirmenin” kurbanların suçu olduğunu söylediği duyuluyordu. ABD ordusunun saldırıdan sonra yaptığı soruşturmada, hiçbiri terörist olmaması rağmen bir grup insana düzenlenen bu saldırı haklı bulundu. Başka bir Reuters muhabiri ABD ordusunun yaşananlarla ilgili anlattıklarını “tamamen yalan” olarak nitelendirdi.
İlginç bir şekilde, ABD’nin Assange’a karşı açtığı davada bu videodan hiçbir şekilde bahsedilmiyor. Belki de ABD ordusu bu olayla ilgili hiçbir şeyin mahkeme salonlarında anlatılmasını istemiyordur. Ya da belki de birçok hukuki ya da askeri yetkili yaklaşık bir düzine insanın açıkça öldürülmesini savunmalarının hiçbir yolu olmadığını anlamıştır.
WASHINGTON’DA SİYASİ ÇEVRELERDEKİ SÖYLEM
Wiklieaks yine 2010’da -farklı ülkelerdeki gazetelerle birlikte çalışarak- ABD Dışişleri Bakanlığının bir kısım telgraflarını yayınladı. Guardian bu gazetelerden biriydi. Guardian haberlerinden birinde “Washington’ın Birleşmiş Milletler (BM) yetkililerinin kredi kartı numaralarını, e-mail adreslerini, telefon, faks ve çağrı cihazı numaraları ve hatta sık uçan yolcu hesap numaralarını ve BM Güvenlik Konseyi daimi temsilcilerinin ‘biyografik ve biyometrik bilgileri’ istediğini” yazdı. Böyle bilgileri ele geçirmeyi istemek BM protokollerinin önemli bir ihlalidir.
ABD’nin eski BM Büyükelçisi Susan Rice, ancak zayıf bir savunma denebilecek bir şekilde, “Çok açık olmam gerekirse, bizim diplomatlarımız neyse odurlar, diplomattırlar.” dedi. Bu sözcükleri dikkatle okurken, iddiaların reddedilmesine benzer hiçbir şeye rastlamadığını fark ettiniz mi?
Son olarak, Wikileaks 2016’nın yaz ve sonbahar aylarında Demokrat Parti ve Hillary Clinton’ın başkanlık seçimi kampanyasının en önemli mimarlarından birine ait 20 binden azla e-mail mesajını yayınladı. Clinton sonunda o yıl seçimi, birçok kez yaptığı şey için Assange’ı takdir eden Donald Trump’a karşı kaybetti. Kısacası, -Trump’ın hiç uymadığı- Washington’da siyasi çevrelerdeki söylem şu: Assange hükümetin, ordunun ve diğer etkili insanların hilekâr sözlerini ve eylemlerini açığa çıkarmaya cesaret ettiği için berbat bir insandır.
ASSANGE’IN SINIR DIŞI EDİLMESİ BATI’NIN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ FİKRİNİ İMHA EDİYOR
Londra da görünüşe göre, aynı şekilde düşünüyor. İngiltere İçişleri Bakanı Priti Patel, 17 Haziran’da Assange’ın, onu casuslukla bağlantılı 18 suçtan yargılamak isteyen ABD’ye iade edilmesini onaylayarak basın özgürlüğünü seviyoruz komedisindeki kendi rolünü yerine getirdi. Assange eğer suçlu bulunursa, hayatının geri kalanını büyük ihtimalle bir ABD hapishanesinde geçirecek. Daha önceki 7 yılını Ekvador’un İngiltere büyükelçiliğinde geçiren Assange zaten 3 yıldan biraz uzun bir süredir İngiltere’de hapisteydi.
ABD ve müttefiklerinin Assange’a acımasız saldırıları konusunda basit ama hatalı bir bahaneleri var: O gazeteci değil. Saçmalık. Kesinlikle öyle. Gazetecileri Koruma Komitesi, Biden yönetiminin bütün dünyada araştırmacı gazeteciliği açıkça desteklemesinin Assange’ı cezalandırma planı ile bağdaşmadığını savunarak, Assange’a kararlı desteğini sürdürdü. Avrupa Gazeteciler Federasyonu Assange’ın “birçok büyük gazetecinin çalışma hayalarında her gün yaptıkları faaliyetlerden dolayı cezalandırıldığını” belirtti.
İki örgüt de çok haklı. Eğer Assange ABD’nin bir düşmanına zarar veren bilgilerini peş peşe yayınlasaydı, ABD Başkanından Kongre’nin en yeni üyesine kadar herkes onunla övünürdü. Onun kişiliği hakkındaki şüpheli iddialar asla medyada yer almazdı. Assange’ın bazı hapishanelerde yıllarını geçirmeyi hakeden bir şeytani kimse olduğu iddiaları asla dile getirilmezdi. Ad tarafından gerçeğin savunucusu olarak çoktan kutlanıyor olurdu. Ne yazık ki, Assange’ın günahı Washington’ın gizlemek istediği hakikati desteklemesidir. Basın özgürlüğü böyle olmaz. Washington bunu biliyor ama bu özgürlüğün Assange için geçerli olmadığını açıkça iddia ederek kendisini utandırmaya devam ediyor.