Global Times / Lü Xiang
Fransa, Almanya, İtalya ve Romanya liderleri, geçen hafta perşembe günü Kiev’i ziyaret etti. Fransa, Almanya ve İtalya liderleri, Ukrayna krizinin başlamasından bu yana Kiev’i ilk kez ziyaret ettiler. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Batı medyası kuruluşları, ziyaretin, Avrupa’nın Ukrayna’ya sözde ortak desteğini gösterdiğini bildirdi.
Fransa, Almanya ve İtalya, önemli Avrupalı güçler olarak düşünülüyor. Ancak liderlerinin Kiev’i ziyareti sadece siyasi bir şovdan ibarettir. Ukrayna’ya desteklerini ifade etmelerine rağmen, bu gerçekle çelişiyor gibi görünüyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz, krizin patlak vermesinden bu yana Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ayrı ayrı ve birlikte birkaç telefon görüşmesi yaptı. Bu Kiev’de bazı şikâyetlere yol açtı. Üstelik ABD ve Avrupa Birliği (AB) üyeleri, Ukrayna’ya silah sağlama sözü verdi. Ancak Ukrayna Savunma Bakanı Hanna Maliar, 14 Haziran’da Ukrayna’nın Batı’nın taahhüt ettiği silah yardımının sadece yüzde 10’unu aldığını, bunun Ukraynalı yetkilileri hayal kırıklığına uğrattığını söyledi.
AVRUPALI LİDERLERİN KİEV ZİYARETİ
Bu bağlamda, bu üç önemli Avrupa ülkesinin liderlerinin Kiev’i ziyaret etmesinin amacı, Ukrayna’nın memnuniyetsizliğini giderme ve Ukraynalı yetkilileri yatıştırma niyeti güdüyor. Bu onların ikiyüzlülüğünü tam anlamıyla somutlaştırıyor. Üç liderin Kiev’i ziyareti sırasında birkaç önemli adım atıldığı görüldü. Nispeten yaygın biçimde haber verilen şey, bu liderlerin Ukrayna’nın AB üyeliği için “acil aday statüsüne” verdiği destektir. Ancak Putin, geçen hafta cuma günü Rusya’nın, Ukrayna’nın AB adaylığı statüsü alabilmesinden endişe etmediğini, “çünkü AB’nin askeri bir örgüt olmadığını” söyledi. Bundan başka, AB üyeliği kazanmak için belirli eşikler var. Ukrayna’ya şimdi aday statüsü önerilse bile, tam üyeliğe hak kazanması için hala uzun bir yol var. Yirmi yıldan fazla bir süredir AB’ye üyelik için aday olan Türkiye’yi örnek alın. Ukrayna bir savaş durumunda ve ekonomisi, ölçeği ve kalkınması açısından AB üyesi ülkelerin gerisinde bulunuyor. Ukrayna’ya aday statüsünün sadece sembolik ve uzlaştırıcı bir iyi niyet göstergesi olduğu sonucu çıkarılabilir.
Fransa, Almanya ve İtalya’nın liderlerinin ziyareti, gerçekten de bir yatıştırma siyasetiyle ilgilenmede güçlerini birleştirme amacı taşımaktadır. Avrupa’nın lokomotifi konumundaki Almanya enerji için Rusya’ya bağımlıdır. Fransa ve İtalya, Rus doğal gazını satın alan AB’nin en büyük iki üyesidir. En azından kısa ve orta vadede, üç önemli AB gücü, bu tür bir bağımlılıktan kendilerini kurtaramaz. Sonuç olarak onlar yatıştırma politikasını benimserken, Ukrayna’ya desteklerini ifade etmek zorundalar. Askeri faktör de Fransa, Almanya ve İtalya gibi Avrupa ülkelerinin yatıştırma politikasına yol açmaktadır. Buna ilaveten, Rusya’nın bir nükleer güç olduğu göz önüne alındığında, Avrupa’da Rusya’ya komşu ülkelerden hiçbiri Rusya ile doğrudan bir savaş istemiyor. ABD dâhil olmak üzere NATO kampının tamamı, Rusya ile doğrudan askeri çatışmaya girmeye niyetli değil.
AVRUPA ÜLKELERİNİN SİYASİ OLARAK BAĞIMSIZ OLMASI ZAMAN ALACAK
AB ve Ukrayna arasındaki çelişkiler gerçekten artıyor. Sonuç olarak siyasi bir şovun haricinde, bu ziyaret herhangi bir gerçek etkiye sahip olmayacak. Büyük Avrupalı güçlerin küçük bir ülkenin kaderini belirleme niyeti bir dereceye kadar ABD tarafından etkileniyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki siyasi ve askeri sistemde, Fransa, Almanya ve İtalya dâhil olmak üzere gerçek bir bağımsız Avrupa ülkesi yoktur. Onların Ukrayna krizine katılımları edilgendir. Önemli Avrupa ülkelerinin gerçekten siyasi olarak bağımsız olması uzun bir zaman alacak.
Ukrayna krizinin başından itibaren AB kaldı ki, çok az Avrupalı oldu. AB, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bir uzantısı haline gelmiş gibi görünüyor ve liderlerinin her konuşması güya NATO sekretaryası tarafından hazırlanmış gibi geliyor. Devam eden Ukrayna krizi uzayıp gitmeyi sürdürüyor ve Avrupa’nın bu konuda herhangi bir sorunu çözecek kapasitesi ve kararlılığı bulunmuyor. Krizin kökeninin ve çözümünün Ukrayna yerine ABD’de olduğunu yaygın biçimde biliniyor. Ancak ABD’nin iç durumu bir karışıklık içinde bulunuyor. Krizden çıkış yolu nerede? Gerçekten merak konusu bir durum.