Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin liderleri, enerji krizini, ekonomik durumu, Ukrayna bunalımını ve dış ilişkileri görüşmek için bugün Brüksel'de toplanıyorlar. AB üyesi 27 ülkenin devlet veya hükümet başkanlarının katılımıyla yapılacak zirve, 2 gün sürecek. Zirveye AB Konseyi Başkanı Charles Michel başkanlık edecek.
Bu kısa girişten sonra, soralım. Zirveden ne çıkar? Enerji bunalımı kısa sürede çözülür mü? Rusya’nın yerine büyük bir tedarikçi önümüzdeki günlerde bulunur mu?
Yanıtlayalım. Avrupalılar da çok iyi biliyorlar ki, Rusya gibi büyük ölçekli bir tedarikçinin yerine, bu çapta bir tedarikçi bulmaları zor. Sadece kısa vadede değil, uzun vadede bile zor üstelik. O nedenle Avrupalı liderler istedikleri kadar yeni önlemler almaktan, enerji talebini azaltmaktan, tüketimi kısmaktan, arz güvenliğini sağlamaktan, enerji fiyatlarını kontrol etmekten bahsetsinler, işleri çok zor. Çünkü Rusya’nın enerji kaynaklarına olan bağımlılıktan daha fazla, Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) politik, ideolojik, düşünsel olarak bağımlılar.
Dahası da var. Aynen NATO içinde olduğu gibi AB içinde de tam bir uyum söz konusu değil. Almanya ve Fransa gibi, ABD ve NATO’dan göreli özerk davranmayı savunanlar da var, bunun aksini düşünenler de var. Ekonomik olarak güçlü ülkeler de var, zayıf ülkeler de var. AB’nin sıkı bir federasyon olmasını arzulayanlar da var, gevşek bir konfederasyon olmasını arzulayanlar da var.
AB’nin ortak anayasa, ortak savunma ve güvenlik politikası, ortak dış politika gibi konularda tam uyum gösteremediği biliniyor. O yüzden AB’nin enerji konusuna kafa yorarken, birliğin ne yönde ilerleyeceği konusuna da kafa yorması şart. Çünkü hem Almanya hem de Fransa’da AB’ye açıktan karşı çıkan sağcı partiler, azımsanmayacak kadar oy alıyorlar.
NASIL BİR AB?
AB ülkelerinin, Rusya’ya, Çin’e, Türkiye’ye bakışları da birbirinden oldukça farklı. Bu ülkelerle iyi ilişkileri savunanlar da var, bu ülkelere karşı ABD’nin de etkisiyle hasmane tutum alanlar da var. O nedenle 27 üyeli ulusüstü bir örgüt olan AB’nin bu konularda tam bir uyum göstermesi olası görünmüyor.
AB ülkelerinin liderleri öncelikle şu gerçeği görmeliler: ABD; petrol fiyatları üzerinden, dünya siyasetinde kendisine avantaj sağladı yıllar boyunca. Çünkü petrolün fiyatındaki artış, hem Çin’in hem de AB üyesi ülkelerin büyümesine olumsuz yansıyordu. Enerji fiyatlarının aşırı düşmesi ise önemli bir enerji ihracatçısı olan Rusya’yı vuruyordu. Rusya ve Çin, yakın ilişkileri sayesinde, biri enerji tedarikçisi biri de büyük bir enerji tüketicisi olarak, bu sorunları aşmayı başardılar. AB ise aşamadı. Enerjide dışa bağımlı olan AB; üyeleri arasındaki ölçek farkı, öncelik farkı, çıkar farkı nedeniyle, bütüncül bir enerji politikası da oluşturamadı. O nedenle bugün başlayacak olan zirvede, AB liderleri, sadece enerjiyi konuşmamalı, öncelikle bağımsız düşünmeyi ve davranmayı konuşmalı.
Barış Doster